baslik1.jpg (7323 bytes)      

market2.gif (15838 bytes)

8 TEMMUZ 2002      SAYI: 485

baslik2.jpg (10108 bytes)

 Site İndeksi

Haberler

Köse yazıları

Politika kazanı

Kunye

Resmi telefonlar

Biraz Gülelim


İZLENİM

Recai Şeyhoğlu


ÇİÇEK GİBİ VE DİĞERLERİ

Şu günlerde içimden bir ses "Anılarını yazsana..." diyor hep. İçim dışım "anı" oldu.
Anı kitaplarıyla yazarı daha iyi tanımış oluyorsunuz. Geçmişe yolculuğa çıkıyorsunuz. Kendinizi bile bulduğunuz oluyor bu tür kitaplarda. Buram buram politika ve anı soluduğum "Sıcak Külleri kaldı" da kimi sayfalarda kendimi görmüştüm. Kitabın yazarı Oya Baydar'a da 6. Tüyap Kitap Fuarı'nda bunu söylemiştim. Hiç unutmam, "Sizi öpmek istiyorum" dediğimde o da iki yanağını öptürmüş, "Neden olmasın ?" demişti. Ardından da eklemişti: "Ben İzmir'de çok ağır bir eleştiriye uğrayacağım diye düşünüyordum. İstediğiniz öpücük olsun"
Ne kadar mutlu olmuştum bir bilseniz. Çünkü bizim siyasetin ulaşılmaz bir kadınıydı o.
Gün Zileli'nin "Yarılma" ve Havariler"i ise bir solukta devirdiğim iki kitap.
Yaşamımın hiçbir döneminde yakın durmadığım, güvenmediğim, Kemalist mi sosyalist mi anlayamadığım İşçi Partisi'ni, Doğu Perinçek'i, İşçi Partilileri öğrenmek isteyenlere iyi bir kaynak, diye düşündüğüm bu iki kitap İşçi Partililerce mutlaka okunmalı diye düşünüyorum. Anlıyorum ve öğreniyorum ki maalesef onların da okuyacakları yok.!
TİİKP ve Dev - Genç hakkında öğrenmek istedikleriniz, 1954 -1972 yi anlatan "Yarılma" da anlatılıyor.
İleride Türk Solu'nun tarihçesini yazacak olanlar için Gün Zileli başvurulacak biri diye düşünüyorum.
Edebiyatımızda "Laboratuvar Kitap" diye anılan bir tür yok ama bu iki kitap iddia ediyorum ki "Laboratuvar Kitap"
Arif Keskiner'in "Çiçek Gibi" si ise lamsız cimsiz tam bir anılar yumağı.
Anı kitabı diye "Çiçek Gibi" ye derim ben.
Zaten, Orhan Kemal'in kitaplarını filme çekiyor diye Arif Keskiner'e anlatılmaz bir sevgim - saygım vardı. Çünkü bir başka Orhan Kemalist de benim. Bendeki yazma sevdasını depreştiren o.
Oysa Arif Keskiner'i fizik olarak bile tanımıyordum.
İstanbul'un, Türkiye'nin belli başlı sinema, tiyatro, resim, heykel sanatçılarıyla olan dostlukları, edebiyat dünyası ile içiçeliği, maceraperestliği öyle bir anlatılmış ki, sanki bir film izliyorsunuz ve film bittiğinde içiniz burkuluyor. "Daha yok mu..." diyorsunuz.
Düz, sade ve okunası bir anlatımı var. Belli ki Orhan Kemal, Yaşar Kemal dostluğu çok şeyler vermiş ona.
Yılmaz Güney'i ilk kez bu kadar yakından tanıdım.
Herhangi bir yazar gönül macerasını ya da maceralarını anlatsa ne düşünürüm bilmiyorum ama Arif Keskiner'in çok ama çok sade, samimi duygularla dile getirdiği zamparalıklarına ne öfkelendim ne kızdım. Adamın zamparalığın bile hoş görüyorsunuz. Hayret, hiç kıskanmadım. Hep Orhan Kemal'in romanları geldi gözümün önüne. Kimbilir, çapkınlığı da belki Orhan Kemal'den öğrendi.
"Çiçek Gibi" hem inanılır gibi, hem inanılmaz... Düş gibi, gerçek gibi. Adınız Arif Keskiner olursa, yaşamınız onun yaşamı olunca daha çook anı kitaplarınız olur bence.
Su gibi okunan bir kitap "Çiçek Gibi".
Sayfalara gömülmüş aşklar, maceralar, açlık, perişanlık, bohem yaşam sizi tutsak ediyor kendisine.
Adınız gibi eminsiniz ki hiç abartı yok, hiç yalan yok. Kitap bu duyguyu veriyor okuruna. Çukurovanın Yaşar Kemali, Orhan Kemal, Yılmaz Güney'i varsa, bir de Arif Keskiner'i var diyesiniz geliyor.
Anlatım bu denli güzel.
Çukurovanın ortasından edebiyat nehri geçiyor da her Çukurovalı bu nehirde mi yüzüyor, yoksa bu nehrin suyundan içip de mi böyle oluyor, merak ediyorum doğrusu.
Seyahat ya Resulullah sözünü anımsarsınız. Bir gün Arif Keskiner'i görürsem nasılsın iyi misin falan demeyeceğim hiç "Anlat ya Arif anlat" diyeceğim. Çünkü ona anılarını anlatmak yakışıyor.
Tarık Akan'ın "Anne Kafamda Bit Var" ı ise bana hiç samimi gelmemişti.
Erdal öz, şöhretli bir sinema sanatçısı diye Tarık Akan'dan yararlanmıştı sadece.
1921 doğumlu mimar - gazeteci Aydın Boysan'ın "Yaşantı" türünde yazdığı ama anılar demeti olan "Yüzler ve Yürekler"i yaşamına girmiş 100'den fazla insanla sevgi ve vefa duyguları ekseninde paylaşılmış "yaşam sahneleri"ni aktarıyor.
Espritüel, akıllı mı akıllı bir "yaşlı" genç Aydın Boysan. 182. sayfasındaki bir tümcesine bayıldım. Bedri Rahmi Eyuboğlu'nu anlatırken bakın ne diyor: "Boylu - bosluydu. Sonraları, eni de epeyce zamlandı."
Ama 176. ve 257. sayfalar da takıldı kafama. "... Nurullah Ataç, o dönem Pertevniyal Lisesi'nin görkemli öğretmenlerinden birisiydi."
Binanın görkemlisi oluyor. Mitingin görkemlisi oluyor. Anlıyorum. Ama öğretmenin görkemlisi kulağımı tırmalıyor. Haslet Soyöz'ü anlattığı bölümün (sayfa. 257) ilk tümcesi ise şöyle.
"Haslet Soyöz'le yaş farkımız, 34 yıl."
Yaş farkı elbette ki "yıl" ile açıklanır.
"Yaş farkımız 34 yıl" demek neyin nesi oluyor ?
Doğru tümce, "Haslet Soyöz'le yaş farkımız 34" olmalıydı.
Aydın Boysan, öncelikle bir mimar. Gazeteciliği de var. Yazmayı seviyor. Ama dilci değil.
Yanlış yapması doğal. Çünkü Yusuf Çotuksöken ya da Feyza Hepçilingirler değil o.
Yapı Kredi yayınlarının editörü Bedirhan Toprak'a düşer bu iş.
Biraz daha titiz olmaları gerek, diye düşünüyorum. Yanlışların "doğru" diye algılanmaması açısından.
Diyorum ki anılarını Türkan Şoray da yazsın. Başbakanın özel kalem müdürü de... Randevuevi yosması da...
Anılardan öğreneceğimiz öyle çok şey var ki...
Tarihe tanıklık dedikleri türden.
Ve bu anılar devletin en önemli arşivlerinde yer almalı.
2700 yılının insanı için çok önemli. İnanın.



YANIKOĞLU II MAĞAZASI AÇILDI

(Eski Mavi Market)

 

 

 

berg-int.jpg (4556 bytes)

 

ismetbaytak@hotmail.com

kuzeyege@yahoo.com

 

cizgi1.jpg (425 bytes) cizgi2.jpg (579 bytes) cizgi3.jpg (545 bytes)

HER SALI GÜNCELLENİR