|
İZLENİM Recai Şeyhoğlu
ÇİÇEK GİBİ VE DİĞERLERİ
Şu günlerde içimden bir ses "Anılarını yazsana..." diyor hep. İçim
dışım "anı" oldu.
Anı kitaplarıyla yazarı daha iyi tanımış oluyorsunuz. Geçmişe yolculuğa
çıkıyorsunuz. Kendinizi bile bulduğunuz oluyor bu tür kitaplarda. Buram buram
politika ve anı soluduğum "Sıcak Külleri kaldı" da kimi sayfalarda kendimi
görmüştüm. Kitabın yazarı Oya Baydar'a da 6. Tüyap Kitap Fuarı'nda bunu
söylemiştim. Hiç unutmam, "Sizi öpmek istiyorum" dediğimde o da iki
yanağını öptürmüş, "Neden olmasın ?" demişti. Ardından da eklemişti:
"Ben İzmir'de çok ağır bir eleştiriye uğrayacağım diye düşünüyordum.
İstediğiniz öpücük olsun"
Ne kadar mutlu olmuştum bir bilseniz. Çünkü bizim siyasetin ulaşılmaz bir
kadınıydı o.
Gün Zileli'nin "Yarılma" ve Havariler"i ise bir solukta devirdiğim iki
kitap.
Yaşamımın hiçbir döneminde yakın durmadığım, güvenmediğim, Kemalist mi
sosyalist mi anlayamadığım İşçi Partisi'ni, Doğu Perinçek'i, İşçi Partilileri
öğrenmek isteyenlere iyi bir kaynak, diye düşündüğüm bu iki kitap İşçi
Partililerce mutlaka okunmalı diye düşünüyorum. Anlıyorum ve öğreniyorum ki
maalesef onların da okuyacakları yok.!
TİİKP ve Dev - Genç hakkında öğrenmek istedikleriniz, 1954 -1972 yi anlatan
"Yarılma" da anlatılıyor.
İleride Türk Solu'nun tarihçesini yazacak olanlar için Gün Zileli başvurulacak biri
diye düşünüyorum.
Edebiyatımızda "Laboratuvar Kitap" diye anılan bir tür yok ama bu iki kitap
iddia ediyorum ki "Laboratuvar Kitap"
Arif Keskiner'in "Çiçek Gibi" si ise lamsız cimsiz tam bir anılar yumağı.
Anı kitabı diye "Çiçek Gibi" ye derim ben.
Zaten, Orhan Kemal'in kitaplarını filme çekiyor diye Arif Keskiner'e anlatılmaz bir
sevgim - saygım vardı. Çünkü bir başka Orhan Kemalist de benim. Bendeki yazma
sevdasını depreştiren o.
Oysa Arif Keskiner'i fizik olarak bile tanımıyordum.
İstanbul'un, Türkiye'nin belli başlı sinema, tiyatro, resim, heykel sanatçılarıyla
olan dostlukları, edebiyat dünyası ile içiçeliği, maceraperestliği öyle bir
anlatılmış ki, sanki bir film izliyorsunuz ve film bittiğinde içiniz burkuluyor.
"Daha yok mu..." diyorsunuz.
Düz, sade ve okunası bir anlatımı var. Belli ki Orhan Kemal, Yaşar Kemal dostluğu
çok şeyler vermiş ona.
Yılmaz Güney'i ilk kez bu kadar yakından tanıdım.
Herhangi bir yazar gönül macerasını ya da maceralarını anlatsa ne düşünürüm
bilmiyorum ama Arif Keskiner'in çok ama çok sade, samimi duygularla dile getirdiği
zamparalıklarına ne öfkelendim ne kızdım. Adamın zamparalığın bile hoş
görüyorsunuz. Hayret, hiç kıskanmadım. Hep Orhan Kemal'in romanları geldi gözümün
önüne. Kimbilir, çapkınlığı da belki Orhan Kemal'den öğrendi.
"Çiçek Gibi" hem inanılır gibi, hem inanılmaz... Düş gibi, gerçek gibi.
Adınız Arif Keskiner olursa, yaşamınız onun yaşamı olunca daha çook anı
kitaplarınız olur bence.
Su gibi okunan bir kitap "Çiçek Gibi".
Sayfalara gömülmüş aşklar, maceralar, açlık, perişanlık, bohem yaşam sizi tutsak
ediyor kendisine.
Adınız gibi eminsiniz ki hiç abartı yok, hiç yalan yok. Kitap bu duyguyu veriyor
okuruna. Çukurovanın Yaşar Kemali, Orhan Kemal, Yılmaz Güney'i varsa, bir de Arif
Keskiner'i var diyesiniz geliyor.
Anlatım bu denli güzel.
Çukurovanın ortasından edebiyat nehri geçiyor da her Çukurovalı bu nehirde mi
yüzüyor, yoksa bu nehrin suyundan içip de mi böyle oluyor, merak ediyorum doğrusu.
Seyahat ya Resulullah sözünü anımsarsınız. Bir gün Arif Keskiner'i görürsem
nasılsın iyi misin falan demeyeceğim hiç "Anlat ya Arif anlat" diyeceğim.
Çünkü ona anılarını anlatmak yakışıyor.
Tarık Akan'ın "Anne Kafamda Bit Var" ı ise bana hiç samimi gelmemişti.
Erdal öz, şöhretli bir sinema sanatçısı diye Tarık Akan'dan yararlanmıştı
sadece.
1921 doğumlu mimar - gazeteci Aydın Boysan'ın "Yaşantı" türünde
yazdığı ama anılar demeti olan "Yüzler ve Yürekler"i yaşamına girmiş
100'den fazla insanla sevgi ve vefa duyguları ekseninde paylaşılmış "yaşam
sahneleri"ni aktarıyor.
Espritüel, akıllı mı akıllı bir "yaşlı" genç Aydın Boysan. 182.
sayfasındaki bir tümcesine bayıldım. Bedri Rahmi Eyuboğlu'nu anlatırken bakın ne
diyor: "Boylu - bosluydu. Sonraları, eni de epeyce zamlandı."
Ama 176. ve 257. sayfalar da takıldı kafama. "... Nurullah Ataç, o dönem
Pertevniyal Lisesi'nin görkemli öğretmenlerinden birisiydi."
Binanın görkemlisi oluyor. Mitingin görkemlisi oluyor. Anlıyorum. Ama öğretmenin
görkemlisi kulağımı tırmalıyor. Haslet Soyöz'ü anlattığı bölümün (sayfa.
257) ilk tümcesi ise şöyle.
"Haslet Soyöz'le yaş farkımız, 34 yıl."
Yaş farkı elbette ki "yıl" ile açıklanır.
"Yaş farkımız 34 yıl" demek neyin nesi oluyor ?
Doğru tümce, "Haslet Soyöz'le yaş farkımız 34" olmalıydı.
Aydın Boysan, öncelikle bir mimar. Gazeteciliği de var. Yazmayı seviyor. Ama dilci
değil.
Yanlış yapması doğal. Çünkü Yusuf Çotuksöken ya da Feyza Hepçilingirler değil
o.
Yapı Kredi yayınlarının editörü Bedirhan Toprak'a düşer bu iş.
Biraz daha titiz olmaları gerek, diye düşünüyorum. Yanlışların "doğru"
diye algılanmaması açısından.
Diyorum ki anılarını Türkan Şoray da yazsın. Başbakanın özel kalem müdürü
de... Randevuevi yosması da...
Anılardan öğreneceğimiz öyle çok şey var ki...
Tarihe tanıklık dedikleri türden.
Ve bu anılar devletin en önemli arşivlerinde yer almalı.
2700 yılının insanı için çok önemli. İnanın. |
YANIKOĞLU II MAĞAZASI AÇILDI
(Eski Mavi Market)
ismetbaytak@hotmail.com
kuzeyege@yahoo.com
|