|
||
6 KASIM 2000 SAYI: 379 |
||
|
BİRAZ GÜLELİM piknik Dört kaplumbağa pikniğe çıkmaya karar veriyorlar. Erzakları hazırlayıp yola koyuluyorlar. Bir yıl, iki yıl, beş, on yıl derken 30 yıl sonra piknik yerine varıyorlar. Hemen erzakları çıkarıyorlar, gazozlar, yiyecekler, herşey ortaya çıkıyor. Gazozlar da şiıe gazoz. Ve açacak YOK! Tek çözüm, birinin eve gidip açacağı alıp getirmesi. Doğal olarak en genç kaplumbağayı seçiyorlar. Genç eleman: - Giderim, ama bir şartım var., der ve ekler. - Buradaki yiyeceklerin hiç birine ben gelinceye kadar dokunulmayacak. Diğerleri de bunu kabul eder. Elemanımız yola çıkar. Aradan bir, iki, on, yirmi yıl geçer. Bu arada yaşlı kaplumbağalardan birisi fenalaşır. Ölmek üzeredir. Arkadaşları ne yapsa faydasız. Kaplumbağa'nın son dileği olup olmadığını sorarlar. O da: - Gerçi genç kaplumbağaya söz verdik ama, şuradaki sarmalardan bir tanesini yesem olur mu?, der. Diğerleri de kıramaz ve: - Elbette! , diyerek, sarmalardan birini verirler. Tam ağzına atacağı sırada genç kaplumbağa çalıların arasından fırlar ve: - Gitmiyorum işte, gitmiyorum! tekke Eskiden bir fakir derviş, bir şeyhin tekkesine kapılanmış. Gel zaman git zaman şeyhle araları açılmış. Şeyh fakir dervişi kovmuş. Dervişin gideceği yer uzak olduğundan, hiç olmazsa kendisine bir eşek vermesi için şeyh hazretlerine yalvarmış. Şeyh dervişin son arzusunu yerine getirip, bir eşek vermiş. Eşeğe binen derviş, çıkmış yola... Tam yolun yarısında, eşek nalları dikmiş... Zavallı derviş, göz yaşları arasında eşeğini gömüp, mezarının başına oturmuş, hem ağlar hem "Ben bu yolu nasıl yaya gideceğim?" diye düşünürmüş. O sırada büyük, zengin bir kervan geçiyormuş. Derviş'e "Ne ağlarsın" diye sormuşlar. Derviş eşeğinin öldüğünü söylemeye utanmış. Ah sormayın demiş, burada benim şeyhim, Hazreti Marsuvan yatıyor. Ona ağlıyorum. Hemen kervan yolcuları da mezarın başına oturup ağlamaya, Hazreti Mursuvan'ın ruhuna fatiha okumaya başlamışlar. Dervişe bol para verip : Aman Hazreti Mursuvana yakışır bir türbe yap demişler. Derviş mezarın etrafını duvarla çevirmiş, üstünü kapatmış. Derken ziyaretler başlamış, gün geçtikçe, bu ziyaretler arttıkça artmış. Gelen giden dervişe avuç dolusu para veriyormuş. Derviş türbeyi büyütmüş. Bir büyük tekke, harem, selamlık,çeşmeler yaptırmış, rahat rahat yaşamaya başlamış. Gel zaman git zaman bir gün o civardan, dervişin eski şeyhi geçiyormuş. Yol üstünde bu büyük tekkeye uğrayınca, vaktiyle kovduğu eski dervişini tanımış. "Bu iş nasıl oldu?" diye sormuş. Derviş de başından geçenleri anlatınca Şeyh: - " Aferin evlat, bizim tekkede yatan da Hazreti Marsuvanın babasıdır demiş. |
HİZMETİNİZDE YANIKOĞLU SÜPER MARKETİN İKİNCİ MAĞAZASI AÇILDI (Eski Mavi Market)
|
||||||||||||||||||||||||||