|
GÖZLEM
Ali Kaya
ADALAR DENİZİ EGE'DE
DENİZLER
ORTASINDA BİR KÜÇÜK ÜÇGENDİR
BOZCAADA
KİLİTBAHİR'DEN ÖNCE ANADOLU'YA VURULMUŞ BİR KİLİTDİR...
Adalar denizinde, denizlerin ortasında bir küçük üçgendir. Bozcaada...Lozanda
koparabildiğimiz iki adadan küçük olanı... Avrupa kıtasına en yakın noktası ülkemizin.
Nice savaşlarda canlar almış, gemiler yutmuş bir ırmak boğazın önünde: Cumhuriyet
Türkiye'sinin bugün de korumalığını yapan donamsız bahriyeli GÖKÇEADA'yla
BOZCAADA...Fırtınalara açık bir denizde gecelerin karanlık yalızlığını paylaşan
iki öksüz oğlan!..Ankara'dan.
Aynı düşmüş yıllarca da ilgi görmemiş iki yetim yada...Akdeniz'e bir kısrak başı
gibi uzanan bu Anadolu manzumesinin sonuna konulmuş bir noktadır. Bozcaada...Yada İmroz'la
üst üste konulduğunda bir noktalı virgül işaretidir Anadolu'nun sonunda..
Sert rüzgarların fırtınaya dönüştüğü bu yerde üç denizin suları karışıp
harmanlaşır. O nedenle bir ırmaktır. Boğaz'ın suları. Zamanına acımazlığına
direnmesini bilen bu iki ada: Kilitbahir'den önce Anadolu'ya vurulmuş iki sağlam
kilittir. Açılması güçtür, geçivermez Anadolu'ya!...
Birine "Gökçe", öbürüne "Bozca" demişler uzaklardan bakıp da...
Kişiye özel orman adacıkları, verimli bağları, kekik tarlası bayırlarıyla alınmaz
mı Bozcaada şimdi bu söze!..Onun "boz"luğu, kuzey rüzgarlarına açık
yerlerin bir türlü yeşile bürünememesinden!...Hele siz geçin arka taraflara da görün
ballı incirleri, kehribar sarısı Çavuş üzümü ve inadından kararmış şaraplık
kuntra salkımlarını görün de verin kararınızı...Bir yeşil denizdir bağlar, mavi
denize kadar uzanan!...Üzerine, incire altın sarısını, kendisine has kokusunu veren
gizli bir güç vardır arka yüzün bereketli topraklarında!...Eskiçağ tanrısı Pan'ın
ılık nefesi olgunlaştığın vermiştir sanki bir gecede her şeyi!...
Tarihi, doğası, yeldeğirmenleriyle; berrak suları, uzayıp giden irmik sarısı
kumsallarıyla bir hayal beldesi, bir düştür. BOZCAADA!...Ada sokakları şarap, şarabında
yıllar kokar...Eski bir burukluk duyarsınız tadında bile! Tadı, kişiliğine sinmiştir
içenlerin ve şarabı gibi eskidir dostlukları da. Tarihi de öyle...Cenevizlilerden
kalma kalesinin her taşında, tuğlasında, harcında binlerce yılın teri, emeği vardır.
Gezerken, kendinizi bir tarihi çizgi filmin kahramanı zannedersiniz...Bir yanda korsan
gemilerini; öbür yanda taa uzaklarda Fatih'in donanmasını görür gibi olursunuz...
Geceleri düşlerinizden, gündüzleri hayalinizden gitmez günlerce...Nereden bulup da
nasıl getirmişler onca taşı, mermeri, tuğlayı ve neyle tutturmuşlar onları
birbirilerine şaşarsınız!..Ne depremler, ne tufanlar, karlar, fırtınalar görmüş
geçirmiş ve kaç kuşak Ada balkına mekan olmuş da bir taşı bile sökülmemiş
yerinden. Ülkemizin bu en batısındaki kale burcunda dalgalanan ayyıldızın coşkulu
çarpınışı bile, bir başka onurlandırır insan yüreğini!...O sadece rüzgara yenik
düşer ve beş on günde bir değiştirilmezse tel tel olur dökülür üç bir tarafı...Her
gün biraz daha küçülür iplik iplik döküldükçe...
Kızgın güneş; tenini kaybederken, yorgunluğunu Ege'nin mavi sularına yaslanarak
gidermeye çalışır. Gün boyu ve yıllar boyu mavi boşluktan gidip gelmekten, belli ki
yorgun düşmüş..Bir solukluk dinlenme yeri şimdi ona mavi sular...
Tatlı bir kızıllık oluşmuş şimdi güneşin battığı bu yerde..İplik iplik ışıkların
bir ucu sanki gökyüzünde bir yerlere çiviyle tutturulmuş gibi!...Usta bir ressamın fırçasından
çıkmışçasına canlı bu tablo, her gün aynı saatlerde alıcısını bekliyor
evrenin bu köşesinde! Denizde ışıklı bir yol, Ege'nin iki yakasında bir ışıklı
yol oluşturmuş. Tıpkı, yıldızlı bir gecedeki "Samanyolu2 gibi aydınlık, pırıl
pırıl!...Bir de yol alabilseydik bu dostluk köprüsünden karşı sahillere!...
Gün biterken, siz de bitirmek durumundasınız kaledeki gezintimizi... Binlerce yıl
gerilere çektiğiniz düşüncelerinizden de, birer tarih kırıntısı tarih
bilgilerinizden de günlüğüne de olsa-kurtulmalısınız artık...Gün zamana ve yarınları
yaşama günüdür. Zaman tünelinden çıkıp, günün gecesini de dolu dolu yaşamalınız.
Buyurun, kale kapısı sizi bekliyor...
Artık, kerehal vakti" de yaklaşmakla. Birazdan arnavut kaldırımlı dar Ada
sokaklarında dolaştıracak ayaklarınız sizi...Şarap şişelerini kasalayıp,
kamyonlara, traktörlere yükleyen işçiler göreceksiniz yağlı yüzleri, kirli
elleriyle ve saygı duyacaksınız, bu tatil beldesinde herkes eğlenirken gece gündüz
çalışan bu insanlara. Bu daracık sokaklardan, iyotlu yosun karışığı şarap kokusu
gelecek burnumuza. Bunca sesler, müzik ve şarkılar duyacaksınız.
Manol'un, Vasil'in meyhanesinden. Bir Türkçe, bir Rumca şarkıların arka arkaya çalındığı
Rum meyhanelerine götürecektir ayaklarımız istemeseniz de sizi. Yalnız, değilsiniz
elbette orada. Gün oyu nerede olursa olsun; yerlisi, yabancısı, Türk'ü, Rum'a (ister
bağda bahçede fabrikada büroda, plajda yada balıkta) gün batımından sonra "akşamcı"dır
meyhanelerde. Hemen hepsi de her gün görmeye alıştığınız, dost yeni yüzler; ya da
eski (kadim) dostlarınız. Kimler yoktur ki...Vakit gece yarısı olmuştur ve hala bir
Rumca, bir Türkçe plak çalar o eski pikapta!.. Ve siz...Halikarnas Balıkçısı'nın
sayfalarında dolaşıyor sanırsınız kendinizi...
İki toplumdan oluşan BOZCAADA; ilk görev yerim, ilk gözağrımdı. Gençliğimin en güzel
beş yılı Rumlar'ın içinde geçti. O yıllarda onları daha yakından tanıma olanağı
buldum. Yıllarca süren dostluklar kuruldu pek çoğuyla!.. Bayramlarda, paskalyalarda
mektuplar geldi gitti uzun zaman... Anastasialar'ın, Nikolar'ın, Hristolar'ın da öğretmenliğini
yaptım ben orada. Etemler'le, Kerimler'le, Şükranlar'la birlikte yan yana oturdu bu çocuklar
ve hiçbir ayırım da görmediler. Ayı duyguları paylaştılar iyi günler de, kötü günlerde!..
Ölülerinde birlikte ağladılar; düğünlerinde kah halaylarla, kah sirtakilerle oynadılar.
Ulusal Marşımızı söylerken de hep aynı heyecan için deydiler!..
Daracık sokakların tek katlı, beyaz badanalı evlerinde ömür süren Ada halkı, farklı
diller konuşsa da, ortak dilleri Türkçe'dir. İnançları da öyle...
"Peygamberlerimiz ayrı olsa da, Tanrımız birdir" derler... Dil, din, ırk
farkı kavga nedeni olmamıştır hiçbir zaman!.. O nedenle olsa gerek, mahkeme
koridorları boş, hapishanesi kilitlidir. Adliye ve polis arşivleri bunun kanıtıdır.
Papazla müftünün kolkola gezdiği güzel günlere tanık olmuştuk biz orada. Temsil
ettikleri toplumlara bir mesaj verebilmek için olsa gerek, resmi bayramlarda bile yanyana
oturmaya özen gösterirlerdi!..
BU BARIŞ ORTAMI, BU DOSTLUKLAR ÇOK MU GERİLERDE KALDI ACABA?..
Bağda bahçede birlikte çalışan, kürek çekip birlikte balığa çıkan... Ağ örürken
şakalaşan bu insanların çocuklarının adları bile bir başkadır bu yerde...Kimi
Engin, kimi Derya, kimi Meltem'dir... Çoğu da Barış'tır, Hristo'dur ve en çok da
Deniz'dir...
Sarı saçlı, deniz gözlü çocuklar oynaşır arnavut kaldırımı sokaklarında, irmik
sarısı kumsallarında!..
Birkaç işten birisini kendisine meslek edinmiştir Ada halkı. Ya denizcidir gemilerde
kaptan, miço... Teknelerde balıkçı, süngerci. Yada; toprakta bağcı, şaraphanelerde
işçi, patron... Veya çarşı pazarda esnaf, zanaetkar .
Gün boyu nerede olursa olsun, gün batımından sonra hemen hepsi akşamcıdır
meyhanelerde. Birlikte kadeh kaldırırlar "sağlığa" "mutluluğa"
ve gelecekte yaşanabilecek güzel günlere!...
Bir masada Vasil, Dalgıç Mehmet, Cemal Usta, ben, Fevzi hoca... Hemen yan masada Aziz Çolak,
Enver hoca, Mustafa Kaynar, Manol, Dolma Sotir, Arap Cavit, Yorgi ve diğerleri... Bir Türkçe,
bir Rumca plak çalar yine o eski pikapta zamanın nasıl geçtiğinin ayrımına bile
varamayacak, gönlünüzce eğleneceksiniz.. Belki ışıklar sönecek, mumlar yanacak,
gece 12'yi çoktan geçmiş olacak.. Sargozlar, Karagözler, Çipuralar, Mercanlar çoktan
bitecek; karidesler, kalamarlar, ahtapot salataları yedek meze olacak içkinize..
İçkiniz şarapsa, sirke girmeyecek salatanıza.. Sonunda içeceğiniz
"adabeyi" balık çorbasına da tabii... Ustanın ve ustalığın kuralı bu..
Sirke, şarabı bozmasın diyedir bu ayrıntı, bu incelik...
Sıra hesap ödemeye gelmişse, önemli değil.. Sonra da ödeyebilirsiniz yabancı yer mi
burası, yada sizler yabancı mısınız... Kaçacak bir yeriniz mi var. Yarın, ertesi gün,
hatta daha kaç ertesi, kaç Cumartesi, Pazartesi nasılsa hep buradasınız. Ha, üç gün
sonra, ha ay başında aylığı alınca toptan.. Hiç farketmez....
Siz, yalnız kaç liralık içki geldi masaya onu bilin yeter. O masada yenilen yemekler,
mezeler; içki fiyatı kadardır ancak (Buda Cemal Usta'nın ustalıktan gelen pratik
hesabıdır.)
Artık geç oldu...Hesap işi tamamsa kalkalım. Yarın gelip görülecek, kumsalında yatıp
dinlenilecek çok koyumuz; koylarda yarın da devam edebileceğimiz gazinolarımız var..
Akşam üstü mermer burnu açıklarında oltayla mercan avına çıkılacak daha... Siz
mercanınızı yakalarken, mercan renkli grubu izlemeyi unutmayın haa!.. Göreceksiniz ki
dünyada güneş en güzel burada batar. Çünkü; güneş denize batar BOZCAADA'da....
Kimi zaman bir fırçayla tuvale aktarılan, kimi zaman bir objektifin merceğiyle
kartpostala yansıyan; bazen de bir ozanın dizelerinde yaşam bulan bu "doğa
harikası"nı izlemeden sakın ayrılmayın Ada'dan Denizin üstüne düşmüş, o en
büyük ateş parçasını sular nasıl yutuyor azar azar onu mutlaka görmelisiniz!..
HAA!.. Unutmadan... Halaylar, sirtakiler çekildi, Cemal usta cümbüşü eşliğinde
gazelini de patlattı da; Dolma sotir o tek kişilik oyununu oynamadı henüz..O oyun
oynamadan gidilmez. Oynasın, sonra kalkarız. Erken yatmalı. Yarın çaprazda devam
ederiz. Havuz başında mangal keyfi de bir başka olur canım çapraz'da!.. İster havuz
başında güneşlen keyif çat, istersen hemen yanıbaşındaki denizde kulaç at.. Gün
boyu; deniz, kum ve güneş!.. Gün batımından sonra ay ışığında elinde oltayla
Levrek avı...Yanında da Dimitrokopulo. Ayla, Talay Ata ol.. Ada'ya gelip de şarap içmeden
doya doya, geri gidecek halin yok herhalde... Onu da biz mi söyleyelim yani, değil mi?
Yolunuz bir gün benim gibi düşerse Kuzey Ege'ye (ki mutlaka düşecektir) Ezine'den
odunluk iskelesine, oradan da Feribotla BOZCAADA'ya geçip, birkaç gün gönlünüzce eğlenir.
Eğlenirken dinlenin ve sizler de unutamayacağınız güzel anılarla dönün... Bir gün
oturup sizler de yazın anılarınızı, gözlemlerinizi...
Benden de selam söyleyin Ada halkına, o eski öğrencilerime, kendim dostlarıma, emekli
olmuş memur arkadaşlarıma, emi!
Anılarım daha da
SÜRECEK
|
YANIKOĞLU II
HİZMETİNİZDE
YANIKOĞLU SÜPER MARKETİN İKİNCİ MAĞAZASI AÇILDI
(Eski Mavi Market)
ismetbaytak@hotmail.com
bergamakuzeyege@hotmail.com
|