|
Nezih
Öztüre’nin
e-mail‘inden
nezih@ozture.com
Merhaba,
Pazartesi ve Salı günleri BAL'da Yaprak Duyal için kermes düzenledi BAL'lı karıncalar.
Biz onlara "karıncalar" diyoruz, çünkü Yaprak bir an önce aralarına dönsün
diye karıncalara örnek olacak bir disiplinle çalışıyorlar, yılmadan, bıkmadan,
yorulmadan, umutsuzluğa kapılmadan. Ve belki de en önemlisi, hiç ağlamadan, hep gülümseyerek..
İnancın yansıması bu gülümseme...
Gerçekten de çok ilginç şeyler oluyor... Kermeste yaşanan bazı manzaralar eşine az
rastlanır türden...
Okulda duyurular asılı her yerde:
"Şu gün Yaprak için Kermes düzenliyoruz, para edecek neyiniz varsa getirin,
irtibat, şu sınıftan şu şu kişiler"
Önce, gecen Perşembe günü düzenlemeye karar veriyorlar bu kermesi. Sonra, zamanlama
hatası yaptıklarını fark edip Pazartesiye alıyorlar tarihi. Çünkü herkes haftalığını
Pazartesi günü alıyor.
Herkes annesine bir şeyler yaptırıp getiriyor. Kekler mi ararsınız, pastalar mı, çiğ
köfteler mi...
Ve beni dumura uğratan manzara:
Çocuklar evlerinden demlik cay poşeti getiriyorlar. Bir diğeri kettle getiriyor, bir diğeri
plastik bardak... Çay demliyorlar çocuklar, ve bu çayı satıyorlar...
Ve bir öğretmen... Evinde yapmış olduğu reçelleri kavanozlara dolduruyor, kavanoz
kavanoz reçel satıyor bir öğretmen...
Hepsinin yüzü gülüyor, eşi bulunmaz bir dayanışmanın parçası oldukları için
mutlular hepsi...
Günün sonunda BALEV ofisinde bir dolu öğrenci... Ve bir masanın üzerini
kaplayan bozuk paralar... En büyüğü bir milyonluk banknot. Plastik bardaklara
doldurulmuş metal paralar... O bir dolu öğrenci sayıyorlar parayı. Filiz '78,
Erman'92 ve Doğuş '01'la birlikte tanık oluyoruz bu manzaraya, hayat boyu gözümün önünden
gitmeyeceğinden eminim.
Hepsi güleç karıncaların. Sayıyorlar, sayıyorlar ve sonucu buluyorlar..
Evden getirdikleri çayları, kekleri, reçelleri filan satarak ne topluyorlar biliyor
musunuz?
Tam tamına 3.235.000.000 TL. İsterseniz yazıyla da yazayım: Üc milyar ikiyuzotuzbeş
milyon Türk Lirası...
O gün evden çay getiren çocuk "bu çay parası ne işe yarar ki? diye düşünmedi
hiç. "Bu para toplanır mı?" diye hiç düşünmedi. "Yaprak nerede
ameliyat olmalı?" diye hiç düşünmedi. Çay parasının kumsalda bir kum tanesi
olduğunu düşünüp vazgeçmedi..
Yapabileceği şeyi yaptı: Evden çay getirdi, su ısıttı, salladı poşeti sıcak
suyun içine ve sattı.. Yaprak'a inanmasaydı bunu yapmazdı, hiç kimse zorlamadı onu
bunu yapmaya..
Tıpkı, Yaprak için acilen banka hesabına Mersin'den 4 milyon lira yatıran ve dekontun
"açıklama" bölümüne "YAPRAK, LÜTFEN SOLMA" diye yazdıran kadın
gibi...
Tıpkı, Fatih Koleji'nin ilkokul 1. sınıf öğrencileri gibi.. Ne mi yaptılar o çocuklar?
Teneffüslerde tezgah açtılar öğretmen kursusunun üzerinde. Harçlıkları yok henüz
o çocukların. Ama kalemleri var, kalemtraşları, silgileri var... Bütün okula
duyuruyorlar açtıkları tezgahı, ve para edecek tek şeylerini, tek sermayelerini satıyorlar..
Ders başlayınca tezgahlarını topluyorlar, teneffüs zili çalınca yine kuruluyor
tezgah.. Kurdukları dükkanda mallar tükeniyor, ertesi gün yeni mallar getiriliyor
evden. Bir de yazı asılıyor sınıfın kapısına:
"YENİ MALLARIMIZ GELMİŞTİR"
Henüz 7 yaşındaki o çocuklar inanıyorlar Yaprak'a.Ve günün birinde Yaprak sağlıklı
olarak aramıza döndüğünde, bu biraz da o 7 yaşındaki çocuğun silgisi sayesinde
olacak. O çocuk, "bu zaferin ardında benim silgimin de payı var" diyebilecek
içinden..
Peki, bizler ne diyebileceğiz?
Yaprak'la hiç ayni okulda okumamış, onu hiç tanımamış, lösemi nedir hiç bilmeyen
7 yaşındaki bir çocuk Yaprak için birşeyler yapabiliyor.
Bizler de yapabiliriz.
Önce inanın.. İnandığınız zaman bir düşünün neler yapabileceğinizi, o zaman
pek çok şeyin farkına varacaksınız.
Ve lütfen bunu bir an önce yapın... Zaman çok hızlı akıyor...
Hepinizi çok seviyorum.
Cenap '80
|
YANIKOĞLU II
HİZMETİNİZDE
YANIKOĞLU SÜPER MARKETİN İKİNCİ MAĞAZASI AÇILDI
(Eski Mavi Market)
ismetbaytak@hotmail.com
bergamakuzeyege@hotmail.com
|