|
GÖZLEM
Ali Kaya
ALEVİ-BEKTAŞİ DERNEKLERİ
NEDEN KAPATILDI?
Alevi Bektaşi Kuruluşları Birliği Derneği'nin kapatılması, özellikle toplumun
"aydın" kesiminde büyük tepkilere neden oldu.
Kime ne zararı vardı bu derneklerin? Ölüm timlerine yardım ve yataklık mı
ediyorlardı?.. Baskınlar düzenlediğinizde yasak yayınlar mı buldunuz? Yoksa; eroin,
esrar, şişler, kamalar, satırlar, marka marka silahlar mı çıktı zulalarından?.
"Ocaklar" dan "Bucaklardan" karases'in Gençlik Teşkilatlarından,
Hizbullah'ın hücre evlerinden daha mı tehlikeliydiler?. Yoksa; bölücülük,
gericilik, ırkçılık, koministlik falan mı yapıyorlardı?. Devleti ele geçirmek için
gizli planlar; öldürülecek aydınların listeleri falan mı bulundu derneklerinde?
Sevgi üstüne yazılmış şiirlerin, kitapların, kasetlerin dışında; duvarlarında
asılı sazlardan gayri ne buldunuz da kapattınız?.. Konuyu geme bile getirmeden, tartışmadan,
ihtar bile vermeden ve hiçbir gerekçe göstermeden "KAPATTIM" "YASSAH HEMŞERİM"
dediniz ve kapattınız öyle mi?.
Her şeyin bir açıklaması, haklı bir gerekçesi olur...Doğal olarak bunun da!.
Alevilik-Bektaşilik; kaç bin yıllık bir Anadolu geleneği ve kültürüdür. Sazıyla,
sözüyle, şiiri edebiyatıyla, dansı, müziği, folkloruyla renkli bir yaşam biçimidir
Alevilik!.. Gelenekleri, görenekleri ve "insana saygı"yı merkez alan hoşgörüsüyle
Anadolu Mozağinin canlı ana rengidir, sağlam harcıdır bin yıldan fazla bu
topraklarda...Hangi islam ülkesinde kadınla erkek birlikte dans eder, türkü söyler
toplum içinde?. Sosyal insan olabilmeyi de başarmıştır Alevi kültürü..Bu ülke
ayakta kalabilmişse şayet; inanın bu kültür sayesindedir!..İslam dinin Türk
"harsı"yla nasıl bütünleştiğini düşünenlerin önünde Türk Aleviliği
güzel bir örnek olarak durmaktadır. Üzerlerindeki bunca baskıya, çevresindeki koyu
karanlık bağnazlığa karşın hala direniyor olması büyük başarıdır.
İbadet dili Türkçe olan, kadına saygıyı, insana sevgiyi gönül yüceliğini kural
edinmiş bir birliktelikti bu derneklerin amacı. Anadolu kültürünü yarınlara taşıyabilecek
bu dernekleri neden kapattınız peki?...
Bölücülük, ayrımcılık değil; tam tersine ulusal kimliğimizi dirliğe kavuşturacak
çalışmalar içindeydiler. Atatürk'ün özlemlerinden birisiydi ibadetin Türkçe yapılması
ve ezanın Türkçe okunması. O yüce insanın bu yüce özlemi ne yazık ki ölümünden
sonra ihanete uğradı. Bu ülkede Arap hayranlığı sürdükçe bazı odaklar söz ve
yetki sahibi oldukça... Oy avcılığı için "siz isterseniz şeriatı bile
getirebilirsiniz" diye meydanlarda nutuk atanlar bulundukça, daha ne özlemler heba
olup gidecektir.
Kadının erkekten kaçmadığı, erkeğin de kadına kötü gözle bakmadığı bir
Evrensel kültür bir doğal ortam yatmaktadır Alevi-Bektaşi geleneğinde..Alevilere ve
Aleviliğe saygı duymamızı gerektiren başka nedenler de var elbette.
Türk kültürünü oluşturan temel direklerden biri olan HALK ŞİİRİMİZ, Alevi
Ozanlarımız olmasaydı eğer, çok cılız ve zavallı kalırdı. Her şeyden önemlisi
de dilimiz Türkçe'miz unutulur giderdi.
Anadolu Folkloru, Anadolu müziği, sazı, sesi ve dansıyla öylesine zenginleşmiştir
ki; bu sanatçılarımızla taa 13. yüzyıldan beri onur duyuyoruz.
13. yüzyılda Yunus Emre'yle başlayıp; 15. yüzyıldaki Kaygusuz Abdal; 17. yüzyıldaki
Karac'oğlan, Kul Nesmi; 19. yüzyılda Dadaloğlu, Erzurumlu Emrah, bugün bile hayranlığımızı
gizleyemediğimiz yüz aklarımızdır.
Listede adı geçenlerin hepsi de Anadolu kültürünü özümsemiş Alevi yurttaşlarımızdır.
TAPTUĞUN TAPUSUNA/KUL OLDUM KAPUSUNA/ YUNUS MİSKİN ÇIĞ İDİK/PİŞTİK ELHAMDÜRÜLLAH../
alçak gönüllülüğünü hangi inanışta bulabilirsiniz?..
16. yüzyılda hangi söz bunca arı-duru Türkçe'yle söylenebilir.
ESER BAD-I SABA (Sabah rüzgarı) YOL BOZUK BOZUK/TÜRKMEN KALKIP YAYLASINA YÜRÜMEZ/YIKILMIŞ
AŞİRET, İL BOZUK BOZUK..
17. yüzyılda yaşamış KUL NESİMİ'ye kulak verelida şikayeti nedendir:
MAHKEMEDE SUAL SORDU KADILAR/KİTAPLARI ORTA YERE KODULAR/SEN BU İLMİ KİMDEN ALDIN DEDİLER/USTAMDAN
ALMIŞIM, PİRDEN GELİREM...
Ya KAYGUSUZ ABDAL?..
URUM ABDALLARI GELİR DOST DEYÜ/HIRKA GİYER ABA DEYÜ, POST DEYÜ HASTALARI GELİR
DERMAN İSTEYÜ/SAĞLAR GELİR, BİZİM ABDAL MUSA'YA...
17. yüzyıl, 1600-1700 yılları arasıdır. Divan şiirinin en koyu Arapçası, Farsçası
bize dil kimliğimizi unutturmuşken, Anadolu yaylasında bu kültürden iyi ki uzak kalmış
ozanlarımız; elinde saz, dilinde türkü, diyar diyar gezip çalıp söylemişler, bugünlere
getirmişler... Daha ne istenir ki..
Ve iyi ki varsın Karac'olan..ve iyi ki yaşamış ana sütü gibi ak, duru Türkçe'miz..
Karac'oğlan der ki kondum göçülmez/
Acıdır ecel şerbeti bir tas içilmez/
Üç derdim var birbirinden seçilmez
Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm!..
Duyguların bu kadar yoğun, arı-duru-kıvrak bir Türkçe'yle; içten, güzel anlatılabileceği
hangi dilde bulabilirsiniz ki...
Hangi şiir, bir kavga sahnesini dört satır içinde böylesine gözler önüne
serebilir: DADALOĞLUM, YARIN KAVGA KURULUR/ÖTER TÜFEK, DAVLUMBAZLAR VURULUR/NİCE KOÇYİĞİTLER
YERE SERİLİR/ÖLEN ÖLÜR, KALAN SAĞLAR BİZİMDİR...!
HAKKIMIZDA DEVLET ETMİŞ FERMANI/FERMAN PADİŞHIN, DAĞLAR BİZİMDİR/ dizeleri de
anadilimizle yazılmış en güzel örneklerimiz değil midir...
Yine aynı yüzyılda (19) yaşamış Erzurumlu Emrah'a kulak verelim. Maveraünnehir'den
Anadolu'ya, Oradan Balkanlar'a uzanan bu uzun yolda; dinleri, yazıları, hatta fiziki yapıları
değiştiği halde dillerinin değişmediğine tanık oluruz...
NİCE MİHNET ÇEKTİM, BİN DAHA GEREK/HAYLİ ÖMÜR İSTER BİR DAHA GEREK/ NAZLI YARİM
ALDI O KANLI FELEK/AKTI GÖZÜM YAŞI, SEL OLDU GİTTİ/ Günümüzden gerilere, 13. yüzyıla
kadar gidersek daha binlerce ozan var sayamayacağımız.. Sayıp da yer veremeyeceğimiz..Bugün
radyolar dan TV.lerden, kasetlerden, konserlerden dinlediğimiz, izlediğimiz nice duygulu
türkülerle ses verirler Anadolu'dan, Anadolu yaşamından, kültüründen. Beğenilerimizi
alkışlarla gösterdiğimiz nice yanık türküler geçti. 13. yüzyıldan 21. yüzyıla..
Yunus Emre'den, Emrah'a, Dadaloğlu'ndan Karac'oğlan'a, Pir Sultan'dan, Abdal Musa'ya.. Günümüzdeyse
Musa Eroğlu'ndan Can Etili'ye Ali Ekber Çiçek'ten, Arif Sağ'a, Rahmi Saltuk'tan Sadık
Gürbüz'e, Yavuz Bingöl'e, Koskoca RUHİ SU'ya.. daha anımsıyamayacağımız, anımsasak
da kağıtlara sığdıramayacağımız binlerce saz ve ses Ustası birer Alevi yurttaşımız
değil midir?
Bu, her biri diğerinden daha güzel duygulu ezgileri, sazı, sözü, şiirleri
kesiverdiklerini düşünün..Geride televolelerinizden, papparazilerinizden, sulandırılmış
dizilerinizden başka ne kalır acaba, söyler misiniz?..
Niye gidersiniz Alevi-Bektaşi sevgi yumağının üstüne böyle isyan
ettirircesine..Anadolu'nun öz be öz kültürü onların sayesinde ayakta duruyor ve ses
veriyor Toroslar'dan, bozkırlardan, yaylalardan..yetmedimedi mi Yavuz Selim'den bu yana,
Sivas toplu kıyımına, K.Maraş katliamına Çorum olaylarına kadar üzerlerine kurduğumuz
baskı ve zulüm.
Mustafa Kemal'e Kurtuluş Savaşı'nda en büyük desteği bu kesim vermişti. Yine de ve
hala Atatürk İlkelerine sahip çıkan yine Anadolu Alevi kesimidir. Alevi yurttaşlarımız
olmasaydı bugün, ne Atatürk kalırdı, ne de İlkeleri. Çoktan silinirdi. Şeriatın
kara elleri, bağnaz kafası çoktan mezara gömerdi her şeyi, her yeniliği, her aydınlığı.
Bin yıllık bir baskı sürüp gelmektedir taa Kerbela'dan beri..Yeni Kerbelalar, yeni
Sivaslar yaşansın istemiyorlar artık. Suskunlukları ondan. Her şeyi sineye çekerek,
çoğu zaman kimliklerini bile saklı tutmayı yeğlediler. Alevi olduklarını bile açıktan
söyleyemediler çoğu zaman. Oysa, o senin inandığın kısır döngüleri çoktan aşmışlardı.
Hep, beladan kaçtılar bugüne dek..
Şimdi, NİYE KAPATTINIZ DERNEKLERİNİ?..
Bütün bunları anlamayanlara söyleyecek söz aradığımızda, yine Pir Sultan yetişir
imdadınıza:
BİLİRİM BİLİRİM DERSİN; BİLENE DANIŞ
DANIŞAN DAĞLARI AŞAR MI AŞAR
DANIŞMADAN YOLA ÇIKSA BİR KİŞİ
AKİBET YOLUNDAN ŞAŞAR MI ŞAŞAR
Bu kapatma olayı bir demokrasi ayıbıdır. Birileri istemeden ve dayatmadan derhal düzeltilmesi
gerekir. Bu yanlış hesabı Bağdat'a varmadan düzeltin lütfen..
Ve yanlış hesap, zaten Bağdat'tan değil, BATI'dan dönüyor artık...
|
YANIKOĞLU II
HİZMETİNİZDE
YANIKOĞLU SÜPER MARKETİN İKİNCİ MAĞAZASI AÇILDI
(Eski Mavi Market)
ismetbaytak@hotmail.com
bergamakuzeyege@hotmail.com
|