|
Nezih
Öztüre’nin
e-mail‘inden
nezih@ozture.com
NERGİS İLKESİ
Kızım defalarca telefon edip, "Anne, zamanları geçmeden gelip nergisleri görmelisin"
demişti. Aslında gitmek istiyordum, ama Laguna'dan Arrowhead Gölü neredeyse iki
saatlik araba mesafesindeydi. Biraz gönülsüzce,"Haftaya Salı geleceğim"
diye söz verdim. Çünkü bu üçüncü telefon edişiydi. Ertesi Salı yağmur ve soğukla
birlikte geldi. Ama ne çare, söz vermiştim bir kere ve bu yüzden arabaya atlayıp
gittim. Carolyn'in evine girip kızımı kucakladıktan ve torunlarımla hasret
giderdikten sonra dedim ki, "Nergisleri boş ver Carolyn! Yol sisten görünmüyor.
Zaten şu anda seni ve çocukları o kadar çok özlemiş durumdayım ki bir metre daha
araba kullanmayı düşünmüyorum!" Kızım sakince gülümsedi ve "Biz her
zaman böyle havalarda araba kullanıyoruz, anneciğim" dedi. Bense, "Hava açılmadan
dünyada tekrar yola çıkmam. O zaman da doğru evime döneceğim!" diye kararlı
bir şekilde konuştum. Carolyn, "Arabamı almak için beni garaja kadar götürebileceğini
düşünmüştüm" deyince "Ne kadar mesafede?" diye sordum. "Sadece
birkaç yüz metre ötede" dedi Carolyn. "Tamam o zaman, götürürüm. Nasılsa
bu kadar yola alışığım" dedim. Yola çıktıktan birkaç dakika sonra
"Nereye gidiyoruz biz?
Bu yol garaj yolu değil!" diye sordum. Carolyn gülerek, "Garaja uzun
yoldan gidiyoruz" dedi, "Nergislerin yolundan." "Carolyn!" dedim
sert bir sesle, "lütfen geri dön." "Tamam anne", dedi Carolyn,
"inan bana; bu fırsatı kaçırırsan kendini asla bağışlamazsın." Yirmi
dakika kadar sonra küçük bir çakıl yola saptık ve ileride bir kilise gördüm.
Kilisenin diğer ucunda elle yazılmış "Nergis Bahçesi" yazısı vardı.
Arabadan çıkarak her birimiz bir çocuğun elinden tuttuk ve patikadan aşağı doğru yürüyen
Carolyn'i takip etmeye başladım. Patika yolun dönemeç yaptığı yeri döner dönmez gördüklerim
karşısında nefesim kesildi. Dünyanın en göz alıcı görüntüsü gözlerimin önünde
uzanıyordu. Sanki birisi koca bir kazan dolusu altını alıp dağın zirvesinden aşağıya,
yamaçlarına doğru boca etmişti. Çiçekler görkemli bir şekilde, helezonlar halinde,
koyu turuncu, beyaz, limon sarısı, somon pembesi, hardal ve krem, rengarenk, adeta
kurdeleler gibi ardarda dizilmişlerdi. Aynı renkteki çiçekler bir arada ekilmiş olduğundan,
her biri kendi rengindeki bir ırmağı andırırcasına akıp gidiyordu. Beş dönüm çiçek
vardı. "Fakat, bütün bunları kim yaptı?" diye sordum Carolyn'e.
"Sadece bir tek kadın" diye cevapladı, "Kendisi de burada yaşıyor;
burası onun evi." Tüm o ihtişamın ortasındaki küçük ve mütevazı, iyi bakılmış,
A şeklindeki bir evi gösterdi. Eve doğru yürüdük. Evin girişindeki bahçede bir
tabela gördük.
"Cevaplayabildiğim Kadarıyla Soracaklarınızın Yanıtları" yazıyordu
tabelada.
İlk yanıt basitti, "50.000 çiçek soğanı" diyordu.
İkinci yanıt,"Hepsi birer birer, bir kadın tarafından. İki el, iki ayak ve
birazcık akıl ile."
Üçüncüsü, "1958'de başlandı" idi. İşte bu, Nergis İlkesi buydu.
O an benim için hayatımı değiştirecek bir deneyim oldu. Hiç görmemiş olduğum bu
kadıncağızı düşündüm, aşağı yukarı kırk yıl önce bu işe koyulan, her
seferinde bir çiçek soğanı ekerek, görülmesi bile zor bir dağa göz zevkini ve neşesini
getirmiş olan o kadını. Ama, her seferinde tek bir çiçek soğanı ekerek, yıllar
boyu süren çabası sonucunda dünyayı değiştirebilmişti.
Bu bilinmeyen kadın, içinde yaşadığı dünyayı ebediyen değiştirmişti.Tarifi zor
bir büyülü ortam, güzellik ve ilham yaratmıştı. Onun nergis bahçesinin öğrettiği
ilke, en çok bilinen prensiplerden biriydi. Yani, amaçlarımıza ve arzularımıza doğru
her seferinde bir adım atarak daha çok küçük birer adım atarak- ulaşmayı öğrenmek,
bir iş yapmayı sevmesini öğrenmek ve zaman birikiminin nasıl kullanılacağını öğrenmek.
Zamanın küçük parçacıklarını ufak günlük çabalarımızla çarptığımız
zaman, kendimizin de muhteşem şeyler yapabileceğimizi görürüz. Biz de dünyayı değiştirebiliriz.
"Yine de bu beni biraz üzüyor" dedim Carolyn'e. "Düşünüyorum da, otuz
beş-kırk yıl önce böyle güzel bir amaçla ben yola çıkmış olsaydım, şu anda ne
kadarına ulaşmış olabilirdim acaba?"Kızım, günün anlamını, kendine has tavrıyla
kısaca,
"Bunu öğrenmeye hemen yarın başla!" diyerek özetledi.
Dün kaybettiğimiz saatleri düşünmenin hiçbir yararı
yok.Pişmanlığımızın nedenlerinden bahsedeceğimize kutlanacak bir ders almak
istiyorsak, "Bunu bugün nasıl işe yarar hale getirebilirim?" sorusunu sormamız
yeterlidir.
Yazarı bilinmiyor
|
YANIKOĞLU II
HİZMETİNİZDE
YANIKOĞLU SÜPER MARKETİN İKİNCİ MAĞAZASI AÇILDI
(Eski Mavi Market)
ismetbaytak@hotmail.com
bergamakuzeyege@hotmail.com
|