|
GÖZLEM
Ali Kaya
ÇELİŞKİLER İÇİNDEYİZ VE DOĞA BİZİ ŞAŞIRTIYOR
Doğayla öylesine aykırı, çelişkiler içine düştük ki şu son çeyrek yüzyılda...
Yanlışlarımızı affetmiyor ve bizden öç alıyor sanki DOĞA..
Tarihin, bizi getirdiği şu güzelim topraklarda ne denli iğreti oturduğumuzun ve
sorumsuz davrandığımızın farkında mıyız acaba!.. Sanki bu topraklarda on yüz yıldır
değil de, sadece on yıldır oturuyoruz. Yarınları düşünmeden, günlük yaşarsan
olacağı budur işte!.. Yağmurda, karda sokağa çıkmak ölümler getiriyor, bu nasıl
şey böyle!..
Doğa bizi şaşırtıyor son zamanlarda, farkında mısınız? Rüzgar, yağmur, kar, fırtına
eskiden "DOĞAL OLAYLAR"dan bilinirdi. Şimdilerdeyse "DOĞAL
AFETLER"den sayılır oldu.
Çocukluğumuzdaki ders kitaplarında, sadece adını okurduk depremin, selin, yangının....
Şimdi bunların "afet" olduğunu yaşayarak öğreniyoruz. Kimi zaman binlerce
can alıyor her biri. İnsanları evinden, çoluğundan-çocuğundan, sıcak yuvalarından
yoksul ve sefil bırakıyor bu doğal afetler...
Dünyanın düzeni bozuldu iyice ve doğa bizi bağışlamıyor. Yaşamımızdaki yanlışları,
bir yerlerden patlak vererek, adeta "ÖÇ"alıyor bizden.
Sadece tarım sektöründe her yıl binlerce ton zehir (SİYANÜR BUNUN ŞİMDİLİK DIŞINDA)
ilaç olarak kullanılıyor. Yüz binlerce ton fenni gübre saçılıyor toprağa. Nereye
gidiyor bu zehirli atıklar? Hiçbir yere gittiği falan yok.. Birlikte yaşıyoruz her türlü
zehirli atıklarımızla!.. Havayla soluyarak, suyla içerek, meyvelerle sebzelerle
yiyerek, alışmaya çalışıyoruz birbirimizle. Doğal olarak ömrümüz törpüleniyor
farkında mısınız.
"Dünyada hiçbir şeyin yok olmayacağı ve yoktan var olmayacağı" hem LAVVASİYE
YASASI"dır, hem de doğanın... Bilimsel kitaplar öyle yazıyor çünkü... Etme
bulma dünyasıdır bu dünya. Sözüm özü "BİZ KİRLETTİK VE BOZULDU DÜNYA"
Şimdi külfetine katlanmak zorundayız. Yaptıklarımız yanımıza kar kalmıyor ne yazık
ki ve gelen afetlerle öcünü alıyor doğa!..
Yaz boyu kuraklık çektik. Bitkiler tarlalarda,ağaçlar bahçelerde kurak bir yaz yaşadı.
Aşırı sıcaklardan meyveler maraz oldu dalında, kuruyup döküldüler daha olgunlaşamadan.
Aşırı sıcak ve kurak bir yazdan sonra, soğuk ve sert geçeceği daha şimdiden belli
olan bir kışın başındayız henüz. Yaşananlar gözümüzü korkutuyor. Daha önümüzde
kaç ay kış var. Nasıl geçirecek fakir fukara. Evsiz, barksız, çadırlarda,
barakalarda kışı geçirenlerin işi zor görünüyor bu yılda...
Bu yağmurlar, bu karlar, fırtınalar buzullar; dünya var olduğundan beri yaşanıyordu
kaç on bin yıldır kaç yüz bin yıldır hiç değişmedi dünyanın düzeni de şimdi
niye değişti?
"Kar yine kışın yağıyor/ Erik çiçekleri Nisan'da açıyor/Kaydırak oynayan çocuklar
yine kavga ediyorlar kapı önünde...diyen eğitimci ozan Turan Tekdoğan dünyanın pek
değişmediğini vurguluyordu oysa.. Damlaya damlaya göller oluşuyor.Sonra akıp sel
oluyor bu sular ama can alıyor ev yıkıyor.. Toprak kayıyor,durmuyor yerinde balçık
çamuru. Önüne gelen ne varsa yıkıyor. İş gücü, alın teri emek ne varsa silip süpürüyor...
Ölümler getiriyor sonunda, yürekleri dağlayan acılar yaşatıyor.
Birinin ölümü, öleceklere ve olacaklara ders olmuyor ne yazık ki !.. Buna
"Kader" dir deyip geçebilir miyiz?.
Sokaklar örümcek ağı gibi elektrik yüklü tellerle bir çirkinliği sergilerken, ölümlere
de neden oluyor şimdi.. Adam başı ışıklı tabelalar.. Hiçbir önlem alınmamış.
Bir yağmur, bir fırtına direkler devriliyor, tabelalar uçuyor, teller kopuyor, Dereler
taşıyor, sular yollardan ırmak misali akıyor. Çıplak kablolar suların içinde ve
sonunda işte böyle acılar getiriyor. Suların doğal yatağı derelerin içine ev
yapanları, "Oy" a çevirmek için imar affıyla yasalaştırsan, olacağı
budur işte...
Çocukluğumuzda yarım metreden fazla kar yağardı eskiden. Saçaklardan sarkan buzlarla
kılıç oynardık. Buzlarda kayar, ucu kabaralı topaçlar çevirirdik. Sarı çiçekli
çiğdem (kardelen) kazmaya giderdik arkadaşlarla. Saç örgüsü belikler ören,
boynumuza atkı gibi dolar, başımıza kar taç yapardık onları. Ozanlara esin kaynağı
olurdu lapa lapa yağan kar. Yağan yağmurların önüne ya "bardaktan boşanırcasına"
yada "sicim gibi" sıfatlarını eklerdik. Yağmurunda, karında dolaşmak bile
büyük keyif verirdi bize...
Birer nostalji mi oldu şimdi bunlar!.. Özlediğimiz, özlemini duyduğumuz!..
Şimdiyse, azıcık bir yağmur yağsa, önce elektrikler gidiyor, sonra sel olup ırmağa
dönüşüyor yollar..2-3 santimetrelik kar, buza dönüşüyor kısa sürede. Yollar buz
kesiyor ve zincirleme kazalar birbirini kovalıyor. Yollar kan gölüne dönüşüyor. Bir
"trafik canavardır" tutturmuşuz ve suçu hep ona yüklemişiz "trafik
canavarı yine yollardaydı bugün" diye masallar uydurmuşuz.. "Hangi çılgın
bana zincir vuracakmış şaşarım" diyen ozanın sözlerine uyup, ya zincirsiz çıktılar
yola yada söküp çıkardılar takılmış zincirlerini..
Bilenler bilir. Yerinde bir sözdür de: AKILLI BAŞKAN TOPRAĞIN ALTINA YATIRIM
YAPMAZ" O yatırımı kimse görmez çünkü .. Görmeyince de "oy"a çevrilemez..
Neye yatırım yapar akıllı başkan? VİTRİNE...
Kanalizasyon böylesi günlerde çalışmıyor, su boruları sık sık patlıyorsa, toprağın
üstündeki çiçeklerin, dikilen ağaçların, gökdelenlerin rengarenk boyaları ne
anlam taşır ki... İşte dizimizi bunun için dövüyoruz!...
Eskiden "Belediyelerin geliri yok" denirdi. Şimdi emlak vergileriyle rahatladı
belediyeler. Ama, o parayı akıllıca harcamasını bilen başkanları bir bulabilsek ve
siyaseti sulandırmaktan sulara yön verebilen başkanları bir seçebilsek başımıza!..
Hayrettin Karaca'nın sözleriyle bitirmek istiyorum yazımı: "İçel'de sel
felaketinin yaşandığı bölgenin çevresindeki 250-300 km'lik alana şöyle bir
bakanlar, yağmuru tutacak bir tek otun bile olmadığını göreceklerdir. Ben anlamıyorum.
Söyleyecek bir şey de bulamıyorum. Toprağı koruyucu tedbir almadan tarım yapamazsınız.
Toprak yasasının çıkması için yıllardır uğraşıyoruz. Altında
milletvekillerinin %90'ının imzası var. Ama bir türlü çıkmıyor."
Çıkmaz Sayın Karaca, çıkmaz... Sen dağ eteklerinde toprağı tutacak bir tutam ot arıyorsun
ama "OTLAR"la arıyorsun, çıkmaz.
|
YANIKOĞLU II
HİZMETİNİZDE
YANIKOĞLU SÜPER MARKETİN İKİNCİ MAĞAZASI AÇILDI
(Eski Mavi Market)
ismetbaytak@hotmail.com
bergamakuzeyege@hotmail.com
|