|
CUMHURİYETİMİZİN
78. YILINI KUTLARKEN
Feridun ÇAYIR
CHP Bergama İlçe Yön. Kur. Üyesi
Dünya ekonomisinin, yoğun bir durgunluk yaşadığı günümüzde küreselleşme sürecine
katılabilmek için 24 Ocak kararları ve 12 Eylül darbesiyle siyaseti ve ekonomisi
yeniden düzenlenen Türkiye, 20 yıl sonra tarihinin en büyük sosyo ekonomik krizini yaşıyor.
Kasım 2000'de bankacılık sistemine yönelik IMF müdahalesiyle tetiklenen kriz 12
milyar doların bir gün içinde sistemden kaçmasına yol açtı. Bu kaçışın yarattığı
sarsıntı ağır bedellerle vaat edilen 11 milyar dolarlık yeni kredilerle yatıştırılmaya
çalışıldı. Böylece ülkenin toprakları sanayii işletmeleri mali hizmetler sektörü
hızla kelepir fiyatına yabancıların hem de canları istediği zaman almalarına hazır
hale getirildi.
2001'de krizin ikinci aşamasına geçildiğinde artık ülkenin siyasi kadroları
ekonomiyi yönetemiyordu. Toplumsal desteklerini yitirmişlerdi. Krize müdahale
edebilecek mali siyasi hatta ideolojik ortam ve irade kalmamıştı.Bu koşullarda IMF ve
Dünya Bankası ekonomi yönetimine doğrudan el koydu. Süreç ülkemizde egemenler arası
ilişki ve çelişkileri hızla arttırdı. Egemen blok içinde çatlaklar ortaya çıktı.
Egemen blokun destekleyici sınıfları sanayici ve esnaf hızla desteklerini çekmeye başladılar
ve derken ilk kez sokaklar emekçilerinin yanı sıra çiftçinin mülk sahibi sınıfların
protestolarına sahne olmaya başladı. 1990'larda işçi-emekçi ve köylüleri soyan
mali sermaye böylece 2000'lerde orta sınıfları da çökertiyordu. Tıpkı eski İngiliz
İmparatorluğu'nun kendi sömürgelerinin yolladığı valiler gibi bir zat Türkiye'ye gönderilerek
kurtuluş olarak gösterildi. Dünya bankası terminolojisinde street fighter sokak dövüşçüsü
diye olan Kemal DERVİŞ ekonomiden sorumlu devlet bakanlığına getirildi. Kendisine bir
ulusal program hazırlatıldı. Bu ekonomik programla uluslar arası finans kuruluşlarından
borç bulunmaya çalışıldı. Borç verenin aynı zamanda emir de verdiği göz ardı
edilerek ülkemizin tam anlamıyla bir sömürge haline dönüştürülmesi yönünde düzenlemelere
girişildi.
İlk adım olarak Telekom'un özelleştirilmesi gündeme alındı. Dünya Telekom sektörü
bir çöküşün eşiğindeyken Telekom'un acilen özelleştirilmesi yönündeki çabalar
halkın malını ve ülkenin maddi kaynaklarını emperyalist güçlere peskeş çekilmesinden
başka bir anlam taşımıyor. Ayrıca İMF yapısal uyum programıyla tarımın yıkımı
yönünde radikal politikalar şeker sektörünün tasfiyesiyle başladı. Ülkemizde yaşanacakları
bu programı uygulayan diğer ülkelere bakarak görebiliriz. İMF yapısal uyum
programlarının Hindistan tarımında yarattığı tahrip sonucunda sayısı 100'lere
varan çiftçi intiharları yaşanmakta. Benzer gelişmeler Somali Zimbapwe, Mozambik ve
Ruanda' da görülüyor. Bir zamanların buğday ambarı sayılan Zimbapwe'de ekmeğin
somunu 12 Dolara yükselmiştir. Endonezya'da açlık-kuraklık ve iç çatışmalar yaşanıyor.
Ülkemize baktığımızda durumumuzun hala iyi olduğunu söylemek hayal dünyasında
pembe düşler görmektir.
Akaryakıta zam ekmeğe zam, şekere zam, yağa zam neredeyse nefes alıp vermeniz bile
vergiye tabi tutulacaktır. Bir Amerikan Doları 2 milyona doğru hızla tırmanmakta. Aslına
ulusal program diye yaldızlı laflarla ilan edilen özünde çok uluslu şirketlerin
ihtiyaçlarına ve isteklerine göre düzenlenmiştir. Dünyanın yeni şeytani güçleri
yada karanlığın efendileri olan çok uluslu şirketler 1994 rakamlarına göre dünyanın
en büyük 100 ekonomisinden 51'ini ellerinde tutuyorlar. Bir çok devletin milli gelirini
aşan bir güce sahip en büyük 100 şirket bugün elinde 1 buçuk trilyon doları bulan
mal varlığını tutuyor. Bu karanlığın efendilerinin istekleri bugün yerli işbirlikçileri
sayesinde emir telakki edilerek ve hiçbir itiraz gösterilmeden yerine getiriliyor. Bugün
ülkemizin % 70'inin %5'lik bir azınlığa çalıştığı koşullarda ulusal programın
kime hitap edeceği ve hizmet edeceği apaçık ortadadır. Bu ulusal program
emperyalizmin ülkemizi, işçisiyle esnafıyla, köylüsüyle yoksullaştırılması açlığa
ve geleceksizliğe mahkum edilmesidir. Ülkemizin tüm maddi ve manevi kaynaklarının satılması
kendi yurdumuzda esaretle yaşamamız dernek ve mandacılığın yeniden hortlaması
demektir. Bu ülkeyi var eden Kuvay-i Milliye ruhudur. Kuvay-i Milliye anti emperyalizm
demektir. Bu özelliğiyle tam mazlum milletlere ilham kaynağı olmuştur. Tarihimize altın
harflerle yazılan ulu Önder Mustafa Kemal ATATÜRK ve Kuvay-i Milliyecilerin emperyalist
güçleri ve yerli işbirlikçilerini uğruna nice kanların döküldüğü bu güzel
yurdumuzdan nasıl kovdularsa bugün yapılması gerekende odur. Bu ülke satılık değildir.
Emperyalizmin yeni av sahası değildir. Bu ülke bizimdir ve bizim kalacaktır. Mustafa
Kemal'in gençliğe hitabesinde belirttiği gibi "İstiklal ve Cumhuriyetine
kastedecek düşmanlar bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili
olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapdedilmiş, bütün
tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bir
fiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere
memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar gaflet ve delalet ve hatta hıyanet içinde
bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi
emelleri ile tevhid edebilirler. Millet fakru zaruret içinde harap ve bitap düşmüş
olabilir. Ey Türk İstikbalinin evladı.. İştebu ahval ve şerait içinde dahi vazifen
Türk İstiklal ve Cumhuriyetin kurtarmaktadır. Büyük Türkiye Cumhuriyeti ise Ulu Önder
ATATÜRK'ün emanetidir. Yurdun her karış toprağını Türkiye düşmanlarından
korumak sonsuza değin bağımsız ve egemen kılmaktır. Büyük Türkiye
Cumhuriyetimizin78. Kuruluş Yılı Çağdaş Türk Halkına Kutlu Olsun.
|
YANIKOĞLU II
HİZMETİNİZDE
YANIKOĞLU SÜPER MARKETİN İKİNCİ MAĞAZASI AÇILDI
(Eski Mavi Market)
ismetbaytak@hotmail.com
bergamakuzeyege@hotmail.com
|