|
İMDAAAAT!
Recai ŞEYHOĞLU
Sürekli yüksek enflasyonla yaşayan bir ülkede kiracının işi oldukça zor.
Güya kira artışları bu yıl yüzde ondan fazla olmayacaktı. Fakat Anayasa
Mahkemesinin kiraların bu yıl yüzde ondan fazla artırılamayacağını düzenleyen
yasa hükmünün iptaline ilişkin kararın gerekçesini tamamlayarak Resmi Gazeteye göndermesi
üzerine, gerekçenin yayımı ile birlikte iptal kararı da yürürlüğe girmiş olacak.
(15 Eylül 2001- Milliyet)
Yüzde onluk sınırın iptali ile birlikte 2002 yılına kadar geçecek 3,5 ay içinde
yenilenecek kira sözleşmelerinde yüzde on sınırı göz önünde bulundurulmayacak.
Bana öyle geliyor ki devleti halkın devleti değil de, bir avuç sermayedarın devleti
olarak görenler hiç ama hiç yanılmıyorlar.
Sonuçta; kirada yeniden kıran kırana pazarlık dönemine girilmiş oluyor. Hoş, zaten
bunun tersi hiç görülmedi ya...
Ev sahiplerinin devletçe korunup kollandığı ülkelerde kiracının işi oldukça zor.
Enflasyon yükseldikçe "Zaten az kira ödüyorsun!" deyip de çatıdaki onarım
parasını (payıma düşen) bana yükleyen şişman ev sahibim geldi aklıma.
36 milyondan 80 milyona çıktığımızda çok mutlu olan ev sahibim, kirayı 130
milyondan 150'ye çıkarmak istediğimde ise ortalığı velveleye vermiş, 250 milyon
istemişti. Oysa o günlerde kira artışında (%10) yürürlükteydi.
Ev sahibim bir yerlere güveniyordu ki yüzde yüze varan artışa ısrarlıydı. Güvendiği
DEVLET ti. Ve devlet ev sahibimin hakkını (!) korudu. Yüzde on artıştan geri döndü.
Ev sahipleri yüzde elli, yüzde yüz artış ister ve söke söke (!) alırken gözüm Eğitim-Sen
1 Nolu Şube Başkanı Osman Gazi Oktay'dan aldığım bir yazıya takıldı.
"...Eğitim emekçilerinin gelirlerindeki reel düşüş gözden kaçırılmayacak
kadar açıktır. Söz gelişi lojman tazminatı ile aile yardımı da içinde olmak üzere
tek çocuklu 1. derecenin 4. kademesindeki bir öğretmenin aylık geliri ile alabildiği
Amerikan Dolar'ı; Ocak 1993'te 570 iken, Aralık 1995'te 295'e düşmüştür.
1. derecenin 4. kademesindeki iki çocuklu eşi çalışmayan bir öğretmen
aylık geliri 01.01.1996'da 400, 01.01.1997'de 370,01.04.1998'de 438, 15.08.1998'de 420,
Ocak 1999'da 504, Ocak 2000'de 400, Temmuz 2000'de 433 Amerikan Dolarına eşittir.
Türkiye'de en yüksek öğretmen aylıkları bu düzeyde iken söz gelişi İşviçre'de
5735, Kore'de 5522, Uruguay'da 1222, Endonezya'da 693 Amerikan Dolarını geçmektedir.
Ayda 40 saat ek ders görevi yapan bir öğretmenin aylık ders ücreti geliri; Ocak
1993'te 368, Aralık 1995'te 210, Ocak 1997'de 38, Temmuz 1997'de 35, Ocak 1998'de 80, Ağustos
1998'de ancak 60 Amerikan Doları almaya yetmektedir."
Gelirinin satın olma gücü sürekli düşürülen bir öğretmenin eğitimin niteliğini
iyileştirmesi hiç düşünülebilir mi?
Bizim bildiğimiz, eğitimin niteliği bütçeden bu amaçla ayrılan paydan doğrudan doğruya
etkilenir.
Genel bütçeden ayrılan dilim sürekli küçülmektedir. "Konsolide bütçeden
Milli Eğitim Bakanlığına ayrılan pay; 1992'de %14,56 iken, 2000 yılında %7,13'e düşmüş,
2001 yılında ise %8,3 olarak belirlenmiştir."
Geleceğin Türkiye'sini yaratacak öğretmenler bu durumdaysa, devlet, geleceğini
garanti altına almak adına böylesine tepetaklak bir gidişe seyirci mi kalmalıdır?
Şaşıyorum doğrusu.
11 Eylül 2001 günü terör olaylarıyla tepetaklak gelen ABD'nin ileri karakolu olarak
bir de olası bir pahalı maceraya sürüklenecek olursak, bana öyle geliyor ki bugünleri
de arayacağız.
Sürekli zam, enflasyon, terör, kan, medya saltanatı, değerlerdeki altüst oluşlar...
Böylesi bir ortamda, böylesi coğrafyalarda yetişen "Yeni bir insan tipi"nin
deneyi için hepimize birer rol mü verildi yoksa...
Bu ne cangıldır Tanrım!...
Dünya, birilerinin elinde laboratuvar mı oluyor, yoksa mezbahada mıyız?
Birleri anlatsın.
Yoksa bana bir haller olacak.
|
YANIKOĞLU II
HİZMETİNİZDE
YANIKOĞLU SÜPER MARKETİN İKİNCİ MAĞAZASI AÇILDI
(Eski Mavi Market)
ismetbaytak@hotmail.com
bergamakuzeyege@hotmail.com
|