|
GÖZLEM
Ali Kaya
ÇİFTÇİLİĞİ NEDEN BIRAKTIM
KÖYÜMDEYİM
Göller Bölgesinin gülleri diyarındayım. Toroslar'ın eteğinde gül ve elma bahçeleriyle
yeşillendirilmiş bir küçük ilçedeyim. Burası benim köyüm. Doğup büyüdüğüm,
ilk adımlarımı, ilk oyunlarımı oynadığım; dağlarında davar, ovalarında kuzu güttüğüm,
çilekeş insanlarının yanındayım şimdi..
Adını; 3 km. yakınından çıkarak, üzerinden akıp geçen toprağa yaşam veren AKSU
ÇAYI'ndan alır. Tarihi, Doğu Roma İmparatorluğuna kadar uzanan bir geçmişe
sahiptir.
Uzaktan bakıldığında Toroslar'ın başında zannedersin. İçinde yaşandığındaysa
hiç de öyle olmayan, dağların arasında bir yerleşim birimi.. Burada insanlar deprem
korkusu nedir bilmezler pek. Tarihinde depreme tanık olmamış hiç.. Bakımsız,
oturulmayan evlerin çatılarındaki bazı kiremitler çatının ucuna kadar gelmiş. Üf
desen düşecek. Ama ben o kiremitleri hep öyle görürüm. İki şiddetinde bir sallantı
olsa düşecek.. Dünya sallanırken burası duymuyor öyle bir şey..
Avluları evlerinden geniş, odaları hanaylarından küçük bu taş yapıların çatıları,
bahçesindeki ağaçlardan daha alçaktır. Dedelerden kalma bu evlerin kaderi, içinde yaşayan
yaşlılarla aynıdır hemen hemen... Arada bir bakım ister. Birbirlerine bitişiktir çoğu.
Çatı aktarılmazsa akar. Kışın zor koşullarına dayanamaz. Günlerce kar kalır çatıda.
Altlarına dikmeler vurulur, yanlarına kuşaklar çakılır göçmesin, içinde yaşayan
terkedilmiş ihtiyarların ömrüne denk düşsün diye... Zaten birbirlerine dayanarak
ayakta durur bu evler..
İnsanları da öyle!.. Her evin erkeği ya da kadını yılda birkaç kez 15- 20 günlüğüne
hastanelerde bakım görürler. Çalışmaktan ve iyi beslenmekten yorgun ve hasta düşen
bedenleri hastane koğuşlarında iğne ilaç ve serumla dinlendirilerek eh bi parça
iyileştirirler. Evden kahveye kahveden eve, yakın tarlaya giderken ellerinde hep baston
bulunur yaşlıların.. Göçmesin, düşüp de bir yerlerini kırmasınlar diyedir bu önlem
tıpkı içinde yaşadıkları evresiyle.
Tabanından tavanına hatılından kirişine, hanayından merdiveni ne ahşap olan bu
evleri yaparken nice ormanlara kıyılmış zamanın da.. Dağda ağaç bırakmamışlar
bu evleri yapmak için. Şimdi daha iyi anlıyor insan neden ormanların bittiğini.. Ağaçlar
bir araya gelememişler ki orman olabilsinler!..
Çocuklar büyüdükçe önce ağalarına sonra babalarına benzer gittikçe.. Kızlar da
önce ablarına büyüdükçe de analarına benzer buralarda.. Toroslar'ın sert
ikliminden midir nedir, insanlar da serttir öfkelidir. Bir şey söylemeye gelmez parlayıp
sinirlenir hemen.. Öfkeleri burunlarının ucundadır sanki.. Bu biraz da yokluktandır.
Ürettiğinin para etmemesinden, emeğinin karşılığını alamamaktandır aslında..
Beni yazılarımdan tanıyan dostlarım; eli kalem tutan emekli bir öğretmen olarak
bilirler belki de.. Oysa 8-10 yıldır çoğunuz gibi toprakla uğraşıyordum ben de.
Geceleri kalem tutan bir eller gündüzleri kazma sallar, çapa yapar, ot yolardı. Elma
bahçelerim var babadan kalan. Rahmetli babamın bıraktığı yerden devam ettirmek
istedim işlerini. Üretime bu yönüyle de katkı koymak istedim. Diktiği ağaçlar
kurumasın, hem kendi ekonomime hem de ülke ekonomisine artı getirsin dedik, olmadı.
Her yıl 10-15 ton elma ürettim bu topraklarda. Pazarlamanın her türlüsünü denedim.
Dalında sattım, kurtarmadı. Soğuk havaya koydum, toptan sattım yine zarar etti. İzmir'e
götürdüm. Soğuk hava depolarına koydum. Azar azar çıkarıp sırtımda Pazar Pazar
kasa taşıdım. Yine bir şey öğrenemedim. Hale indirdim simsarlar para kazandırmadı.
Artık dayanacak gücüm de kalmadı, şevkim de!..
Bizim elmalar depolarda çürürken bu devlet, dünyanın taa öte ucundan Arjantin'den döviz
ödeyip elma ithal etti ve üreticiye de ihanet etti. Çiftçisine destek vermesi gereken
devlet hep köstek oldu bugüne dek..
Girdiler, her yıl katlanarak arttı. Elma fiyatları hep geri tepti her yıl biraz daha..
Bir atımlık ilaç 70-80 milyona mal olurken 170-180 tl. ye Pazar bile bulamadı bu
millet.. Üretmeyen toplum kervanına bende katıldım bu yıl. Yetişmiş ağaçları
kuruyup gitmesi için kendi haline bırakıyorum. Toprağa değil ama devlete kırgınım
köyüm insanları gibi.
Kaç kez ilaçlama yapıldığı halde yine de elmaların yarısı iç kurdundan sakat. Bu
yıl bir yerlerde bir bozukluk var ama biz bilemedik. Bilen biri varsa beri gelsin de bizi
ikna etsin. Denetimsiz ilaç mı sürüldü piyasaya. Avrupa'nın günü geçmiş bozuk
ilaçlarını mı kakaladılar bu yıl etiket değiştirip, bilemedik..
Çiftçinin karnını yarmışlar kırk kadar "gelecek yıl çıkmış" üretken,
çalışkan köylü bu yıl da umduğunu bulamadı. Umudumuz gelecek yıl deyip hem yazımıza
hem de üretime koyalım noktayı.
Zaten Batı bizden bunu istemiyor muymuş. |
YANIKOĞLU II
HİZMETİNİZDE
YANIKOĞLU SÜPER MARKETİN İKİNCİ MAĞAZASI AÇILDI
(Eski Mavi Market)
ismetbaytak@hotmail.com
bergamakuzeyege@hotmail.com
|