|
GÖZLEM
Ali Kaya
TATİL YAZILARI
ALBÜMDEKİ RESİMLER
Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki; hangi taşı kaldırsan altında bir pislik, nereye
baksan kokuşmuş... Hangi dalı tutsan elinde kalıyor. Geçtiğimiz yıllarda Kızılay'da,
Türk Dil Kurumu'nda, THK'da -ki bunlar toplum yararına kurulmuş, yüce değerleri olan
ve Atatürk'ün bize emanet ettiği. Kurumlardı- Onlara bile pislik bulaştırdı.
"Makam" denilen küçük büyük her masanın arkasına bir pano, üstüne de
bir Atatürk resmi astık ve O resmin altında, mavi gözlerin keskin bakışları altında
oynamadığımız oyun, kırmadığımız yumurta kalmadı, utanmadık hiç... O yüce
insana bile ihanet ettik..
Onlar bir yana, biz gelelim en yenisine, en günceline: Deprem bölgesindeki 17 ihalede 50
trilyonluk yolsuzluk saptandığını duyuruyor medya..."Vurgun" operasyonunda
2'si Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Yapı İşleri Gn. Müdürlüğünde görevli (Şimdilik)
8 kişi tutuklanmış "Vurgun"un kapsam altını giderek genişliyor. İşin ucu
nereye ve kimlere kadar ulaşacak, zaman içersinde göreceğiz. Yolsuzluklara alıştık,
Kanıksadık da; İnsanı asıl üzen felakete uğramız, evi başına yıkılmış
binlerce ölü vermiş bu insanların sırtından rant sağlama peşinde olanlar ve Bu
insanlar o Bakanlığın en yüksek yerleşim nasıl işgal edebiliyorlar o makamları,
buna aklım ermiyor. Hortum hortum değil, ahtapotun kolları sanki! Beş kolda saldırıya
geçmişler...
Hani Osmanlı'nın son zamanlarında bir yabancı diplomat, bizim diplomatlardan birisine
" Ne bitmez tükenmez ülkemiz varmış. İçerden kendiniz, dışardan biz yiye yiye
bitiremedik ve siz hala ayaktasınız" demiş. İşte öyle bir ülke burası...
Bereketli, hortumlamaya, yiyip yutmaya çok elverişli.. Hani derler ya eskile
"Memleket mazbut, insanları puşt" Pardon, af edersiniz..
Her akşam, haber bültenlerini birlikte izliyoruz... Haberlerin yarısını paparazi, yarısını
da vurgunlar, soygunlar, hırsızlıklar, en çok da hortum olayları oluşturuyor. Sözlüklerde
operasyonlara koyacak ad bulunamıyor neredeyse... İzlerken biz utanıyoruz, onların yüzü
bile kızarmıyor. Psikolojimiz de bozuldu, ahlaklarımızda... Küfürbaz olduk bu
kravatlı eşkiyaları izledikçe...
Adliye ile kodes arasında gidip geliyorlar şimdi bu hırsızlar çetesi.."iftira"
diyorlar, "Komplo diyorlar. Ar damarları mı çatlamış ne, en küçük bir pişmanlık,
bir utanma yok yüzlerinde!..
Bir bakanlığı yürütebilecek ne bir eğitime,ne de bir kapasiteye sahip şu Bursa
derebeyi "3 ayda sıyırırım" diyebiliyor utanmadan!.. Ellerin memleketinde
olsa intihar eder. O gün böyleleri.. Bizim parlamenter padişahlar Bankalardan sorumlu
Devlet Bakanı yapıyorlar böylelerini.
Nilüfer Sultan'la Şehzade Mustafa'nın 1.göbekten has babaları ve Nergis Şirketler
topluluğunun da esastan Sahibi olan Bursa derebeyinin tek özelliği zengin ve yakışıklı
olmasıydı. Bu yaşta bu zenginlik akıllara durgunluk veriyordu. Daha dünkü çocuk nasıl
bu kadar zengin olabilmiş diye biraz da kıskanarak düşünüp dururken; her şey birden
çıkıverdi ortaya!.. Hortum, soygun, vurgun vs..
Öyle ya devlet gibi adamdı düne kadar. Ne oldu da işler böylesine ters külah alıverdi.
Özel uçağı bile var Devletin ve devlet Babanın emrindeydi her şeyiyle.. Eee çalınan
minareler kılıfa sığmamıştı, mızrak olup çuval delinmişti. Herşey o delikten dökülmeye,
bir bir ortaya çıkmaya başlamıştı. Bursa çekirgesi on kez atlayacak değil di ya...
Oğul, has oğul. Baba Devlet Baba..Uçak Babasının emrinde. İl il dolaşıyor emanet uçakla
guni gari diye dil, din ve duygu sömürüsüyle oyları topluyordu. Eee böyle birine de
"İltimas" geçilirdi hani. Kıyağına kıyak deyip Bankalardan sorumlu Devlet
Bakanlığını tepe tepe kullanması için emrine veriyordu devri Süleyman'nın
Saltanat-ı iktidar zamanlarında.. Kaynak bizden, büyümek senden.. Yürü ya kulum!..
Uludağ'dan ovalara doğru çağlaya çağlaya ak da büyü sonra sana Çağlar desinler..
Babanın bir de sarışın, kıvır kıpır bir kızı vardı. Sonra onu evlatlıktan
reddedince, Babalık sevgisi yalnız bu oğula kaldı. İki kardeş de küstüler zaten
birbirlerine 22 kişilik bir aile resmi çekilmişti devr-i Süleyman'nın hüküm sürdürdüğü
o yıllarda. Kimler yoktu ki bu albümde. Herbiri dallarında uzman kişilerdi ve
Fatih'nin hocası Akşemsettinin elinde yetişmiş birer şehzadeydi her biri.. Kurtarırsa
ülkeyi bunlar kurtarırlardı ancak.. Yıllar sonra anladık ki onlar kendilerini kurtarmışlardı
önce. Tam memleketi kurtarmaya sıra gelmişti ki memleket bitti. Arkasından da Deniz
gitti. Şimdi albümdeki bu 22 kişiden 20'si tutuklu. Adalet önünde hesap veriyorlar.
Oysa bunlar, Adalet Partisinden geliyorlardı. Zaten Adalet'ten gelip adalete gittiler.
Talihin cilvesine bak. Sen!..
Aileden dışardan kalan iki kişiden biri Nazmiye Sultan (hadi onu katma hesaba) öbürü
de ailenin reisi, Reis-i. Verdiysem ben verdim deyip çekip gitti. Kimse de sormuyor,
soramıyor. "Sen kimin parasını kime veriyorsun diye.. Anayasanın ilgili bir hükmü
der ki "Aile kutsal bir bütündür, parçalanamaz, devletçe korunur "Şimdi
22'de 2'ye neden ve nasıl bir ayrıcalık tanınıyor da aile bütünlüğü parçalanıyor.
Haa!. Sahi O'nun dokunulmazlığı var. Şu mesele..
|
YANIKOĞLU II
HİZMETİNİZDE
YANIKOĞLU SÜPER MARKETİN İKİNCİ MAĞAZASI AÇILDI
(Eski Mavi Market)
ismetbaytak@hotmail.com
bergamakuzeyege@hotmail.com
|