|
GÖZLEM
Ali Kaya
TATİL
YAZILARI
VAPURDA II
Bu düşüncelerle üst kata çıkıyorum. Bir yerlere tutunmasam düşebilirim. İnsan
basmak istediği yere basamıyor, sarhoş gibi yürüyor...Daha fazla ayakta kalıp
dengemi kaybetmemek için kanepelerden birine oturdum hemen. Benim gibi ayakta kalan,
oturmak için yer arayan herkes sarhoş bu vapurda. Onlara baktıkça istemesem de gülüyorum.
Güldüklerimin içinde kendim de varım elbette...
Nedir bu insanların telaşı.. Bu kalabalık nereye gider böyle her gün? Her birinin
kafasında ne tilkiler dolaşıyordur kimbilir!..Zaman öldürmek, ömrü doldurmak için
gidip gelenler..Düne kadar bir devlet dairesinde yada iş yerlerinde bunalıp da şimdi
emekli olanlar. Özgürlüğün tadını bedava yolculukla çıkarmaya çalışan60 yaşın
üstündeki ihtiyar delikanlılar.. Alışverişe gidenler, elleri paketlerle dolu
olanlar, doldurmaya gidenler... Zamanla sorunu alıp da arada bir saatine bakanlar..Hangi
devlet dairesinde yada bankalarda ödemesi, alacağı olanlar, çek senet peşinde koşanlar..
Kimisi düşünceli, sıkıntıları yüzlerinden okunanlar, hesaplarını
tutturamayanlar... Bu nedenle olsa gerek, arada bir kafasını kaşıyanlar... Hepsiyle
birlikteyiz bu vapurda...
Kimi sevgilisiyle el ele, diz dize, göz göze... Geleceğe dair pembe düşler içindeler!..
Sevdiğinin ellerinde elleri. Belli ki yüreğinin sıcaklığını duyuyor avuçlarında.
Şu karşı kanepede oturan, mavi gözleri boncuk boncuk sarışın güzel! Saçları kıvır
kıvır, kıyılmamız tütün sarısı.. yanında, üzüm karam gözleriyle yakışıklısı.."uygun
düşmüşler" diyorum içimden. Birbirlerine bakışları, benim bile içimi ısıtıyor
ta uzaktan ve onların adına mutluluk duyuyorum!.
Duygusallığım doruğunda iki yürek!. Kimbilir ne fırtınalar esiyordur gönüllerinde
ve geleceğe dair ne hayaller içindedirler.. İnsanlığın ilk tatlı hastalığıdır
bu.. Şiirler yazdıran, şarkılar, türküler söyleten, romanların öykülerin konusu
olmuş; Aslı'yı Kerem'i; dillere düşüren, Ferhat'a kayalar yandıran, Karacaoğlan'ı
diyar diyar gezdiren ne duygudur bu sevda!.. "Başında kavak yelleri esiyor"
denilen o çağları iyi biliriz hepimiz.. "Bir rüyadır, gelir geçen sanmıştım"
dediği ozanın, ama bir türlü geçmeyen, geçmek bilmeyen ve zamanla bir fırtınaya dönüşen
bir tatlı belasıdır insanın.. Hani, hep söylenir ya "Ey aşk sen nelere
kadirsin" diye. İşte öyle bir şey bu..
Yan tarafımdakiler yeni tanışmış olmalılar. Acemilikleri her hallerinden belli. Hiç
de rahat görünmüyorlar. Kimbilir her buluşmalarında yürecikleri nasıl da güp güp
atıyordur. İçlerinde ılık ılık bir şeyler akarken, elleri, ayakları, hatta
dilleri dolaşıyordur.. Söylemek isteyip de söyleyemediği ne duygular geçiyordur içlerinden
kimbilir. Onların işi daha zor görünüyor...
İnsanoğlu iki ayağı üzerine doğruluverdiği günden beri kaç on bin, kaç yüz bin
yıl geçmiş. O günlerden bu yana belki on, belki yirmi milyar insan gelmiş geçmiş dünyamızdan.
Ama kimsenin kimseye tıpa tıp benzediği görülmemiş. Bu denli insan şekli beni hep
şaşırtmıştır zaten!. Bazen düşünürüm de işin içinden çıkamam bir türlü.
Dünyanın en iyi ünlü bir ressamına deseler ki: "Bana birbirine benzemeyen 100
insan resmi çiz getir" Öyle sanıyorum ki; işin içinden çıkamaz. Belli bir sayıdan
sonra bu resimler birbirine benzeyecektir.
Ne güçlü bir el ki milyarlarca insan var şu yer yüzünde ve kimse kimseye benzemiyor.
Huyu, suyu, boyu, iç dünyaları ayrı her birinin.. Şaşılacak şey gerçekten!.. Doğanın
gücü mü bu, yoksa güçlü bir el mi var bu gizemin arkasında, bilinmez!..
İşte insanların yoğun olduğu böylesi kalabalık yerlerde hep bunları düşünmüşümdür.
Ne bu vapurdaki binlerce insan, ne de şu sahilde yürüyen, çarşı Pazar dolaşan on
binlerin içinde benzemiyor kimse birbirine!..
Canım sıkıldı, bir sigara içmek istedim. Vapurun arka tarafı benim gibi böylesine kötü
alışkanlıkları olan ikinci sınıf vatandaşlar için ayrılmış. Oraya geçtim,
oturdum.
Ben, tam duman keyfini yaşarken, gençliğinin bahasında, iyi giyimli, alımlı bir
bayan gelip oturdu tam karşıma . Kendinden emin, kendisine ve güzelliğine güvenen bir
görünüm içindeydi. Bu haliyle hiç de 2. sınıf bir vatandaşa benzemiyordu..
Onun da canı sıkkın mıydı bilmiyorum. Adı neydi bir yerlerde çalışır mı, ne işler
yapar?.. Nelerden hoşlanır? Onun da bir sevdiği var mı?...Yoksa öğrenci falan mı
bir yerlerde?..Canım, benim de sorduğum sorulara bak...Nerden bileyim.. Sana ne hem bütün
bunlardan..
Çantasından uzunca bir yabancı sigara çıkarıp iki dudağının arasına yerleştirdi.
Bizimki yerli 2001..Hoş..Yakın da biz de o yabancılardan içmek zorunda kalacağız
ya.. Türk tütünü; önümüzdeki yıllarda, sizlere ömür.. Elde kalanları da
balyalar halinde yakıyoruz. Zaten..Sigara yapıp tek tek yakmaktansa işi toptana çevirdiler.
Zaten tütün yakılmak için üretilmemiş miydi.? Ha, öyle yakmışsın tek tek.. ha böyle
toptan!..
Oysa yakılan; üreticinin emeğidir, alın teridir, nasırlı elleridir. "Üretim"
dir yakılan..Bundan sonra böyle..İtiraz etme hakkın da yok..Beğenmeyen çeker
gider..Avrupa Topluluğunun kasabı, manavı olmaya nazı yok, bak ondan da olduk görüyor
musun. Bak şu Allahın işine!.. "Neredeydik, nerelere geldik!..
(Sürecek)
|
YANIKOĞLU II
HİZMETİNİZDE
YANIKOĞLU SÜPER MARKETİN İKİNCİ MAĞAZASI AÇILDI
(Eski Mavi Market)
ismetbaytak@hotmail.com
bergamakuzeyege@hotmail.com
|