baslik1.jpg (7323 bytes)      

market2.gif (15838 bytes)


23 TEMMUZ 2001      SAYI: 416

baslik2.jpg (10108 bytes)

 Site İndeksi

Haberler

Köse yazıları

Politika kazanı

Kunye

Resmi telefonlar

Biraz Gülelim


GÖZLEM

kaya.jpg (2578 bytes)

Ali Kaya

TATİL
YAZILARI


BİR KAÇ YOL HİKAYESİ

1. VAPURDA


Kışın bahardan ödünç aldığı güzel günlerden birinde Karşıyaka'dan Konak'a geçiyorum. Limanda demir atmış gemiler zincire vurulmuş, halatlarla da zapt edilmeye çalışılan tutsak balinalara benziyor.
Biraz önce iskeleye yanaşan vapur, son yolcusunu da çıkardı karaya. Birden bekleme salonunun kapısı açıldı. Salonda sabırsızlıkla bekleşenler; sanki hemen kalkacakmış da yetişemeyeceklermiş gibi koşar adımlarla kendilerini vapura atıyorlardı. Yer kapma telaşından olsa, eh bu kadar insan daha alır bu vapur.. Her halde "alışkanlıktan" olsa gerek diyorum kendi kendime...
Kaptan, "Kalk" borusunu henüz öttürmedi. Gemi çalışanlardan birkaçı iskele babalarının başında, kalın yağlı eldivenlerini giyme hazırlığındalar. Birazdan koy verecekler iplerinden. Özgürlüğe doğru yol alacak martı beyazlığındaki ihtiyar gemi. Bu heves, bu tutku kursağında kalacak ve bu özgürlük kısa sürecek ne yazık ki!...
Biraz sonra bir başka iskelede yeniden tutuklanacak... Bu gidip gelmelerde denizden zincire vurulmasalar da; karadan " babaların tutsağı olacak!..
Bir çokları için ömür bitecek belki de; ama bu yolculuk hiç bitmeyecek, hiç tükenmeyecek.. Sağda sancak, solda iskele olduğunu gemiye her adım atışında anımsayacak emektar kaptan...
Gemi yaşlanacak, kat kat olmuş boyalar daha kaç kez dökülecek ve yeniden boyanacak. Motor yıpranacak, arada bir tekleyecek, model değişecek ve kaç kaptan, kaç gemi çalışanı nöbet değişecek... Ama bu kısacık deniz yolu hiç değişmeyecek, hiç bitmeyecek!..
Dinlenme salonunun çıkış kapısı önündeki görevli, gemiye koşan son yolcuya da saldı dışarıya ve kapı kapandı. Koşuşanların ayak sesleri, büyük bir gürültüyle çalışan motor sesleri arasında kaybolurken halatlar çözüldü, iskeleden ayrıldı gemi...
Bacadan çıkan dumanlar göğe ağarken, birden ak köpükler kapladı vapurun iki yanını
Denizde hareket haline bir gemi çizilmek istense; bacasından isler dumanlar, yükseğinde solgun bir bayrak, iki yanında da ak köpüklü sular çizilmez mi ak kağıt üstüne?..İşte o görüntü şimdi bu görüntü şu anda...
Gemimiz kirli suları yarıp geçerken, karşı yönden gelen bir başka vapur geçti yanımızdan. Üstte yan yana dizilmiş can kurtaran simitleri Bir gerdanlık gibi süslüyordu gemiyi. Kimbilir, belki bir gün gerekebilir diye onlar vapurun bir yerlerinde ya asılı dururlar, yada saklı...
Altta, daha seyrek aralıklarla kocaman kamyon lastikleri pek hoş görünmeseler de, hem uzun ömürlü olması hem de- ucuzdan da öte- bedavaya getirilmesi açısından iyi düşünülmüş diye düşünüyorum. Başka bir işe yaramayacak olan dişleri dökülmüş bu ihtiyar lastiklerin şimdi bir işe yarıyor olması daha da güzel!..
Vapurdaki çoğu insan uzaklara, bense denize dikmişim gözlerimi. Sulandırılmış kahve telvesi rengindeki yağlı kirli sular, ne yazık ki hiçbir işe yaramıyor ulaşımdan başka!..
Ne bir canlı yaşıyor şimdi bu sularda, ne de ozanlara esin kaynağı olabiliyor meltem esintili Körfezin mavi suları çok gerilerde kaldı öylesi günler..
Gün batımına bir mızrak boyu kalmışken, giderek uzaklaştığımı sahil şeridindeki cılız ağaçlara takılıyor gözlerim. Vapur uzaklaştıkça daha da cılızlaşıyorlar.
Gün batımı izlerken esinlenen ozan, yazar, ressam da kalmadı artık bu sahillerde. Adı sadece deniz işte...Ege Denizinde bir liman, limanda kirli yağlı, pis sular ve sularda alabildiğine çirkin görüntüler... Gece pek değil ama, gün ışığında tüm çirkinlikleriyle her şey gözler önünde... Güzel olan tek şeyse, denizdeki gemiler!..
Vapurun hareketiyle oluşan yapay rüzgar, serinlik veriyor yüzümüze. Esip geçerken saçlarınızı dağıtıyor. Tuzla karışık nemli rüzgar yapış yapış ediyor dağıtma saçlarımızı..
Ne martılar oynaşıyor denizin üstünde, ne de karabataklar dalıp çıkıyor. Onlar bu limanın iki yabancısı şimdi. Ana babaları küsmüşlerdi geçtiğimiz yıllarda.. Şimdi de çocukları gelmiyorlar. Oysa, büyük büyük babaları yurt edinmişlerdi bu limanı.. O günler güzel günlerdi!..En azından ben öyle düşünüyorum!..
Pat pat pat sesleriyle balıkçı tekneleri, teknelerde ağ çeken ağ ören o örme takkeli, kara-kuru, yüzü denizin tuzu, suyu ve güneşiyle kavrulmuş balıkçılar da yok bu limanda... Bunlarsız deniz ne olurmuş hiç!..yosun ve iyot kokusu da yok. Varsa da Salhane yönünde esip gelen o rahatsız edici kokuya karışmış.
34 yıl önce gelmiştim ilk kez. İzmir de. O yıllarda Konak-Karşıyaka iskele dulsularının aralarında çocuklar yüzerdi.. O çocuklar orta yaşı çoktan aştılar, 50'sine merdiven dayadılar!..Onların çocuklarıysa şimdi bir kez girseler babalarının girdiği bu sulara- yada girmeye kalkışsalar-zehirlenmeden hastaneye yetiştirilebilirler mi bilemiyorum.
Beyazın kirlendiği, mavinin morardığı, yeşilin yok olduğu böylesi bir çevre de dönüşmesi dünyamızın, inanılır gibi değil!..Bakan gözlerin, artık bir şeyin gerçek rengini seçemez olması ne tuhaf ki...Doğada her şey renk değiştirmiş, doğallığını yitirmiş sanki!..



YANIKOĞLU II

HİZMETİNİZDE

YANIKOĞLU SÜPER MARKETİN İKİNCİ MAĞAZASI AÇILDI

(Eski Mavi Market)

baytak.gif (9634 bytes)

 

ismetbaytak@hotmail.com

bergamakuzeyege@hotmail.com

 

 

berg-int.jpg (4556 bytes)

 

cizgi1.jpg (425 bytes) cizgi2.jpg (579 bytes) cizgi3.jpg (545 bytes)

HER SALI GÜNCELLENİR