|
GÖZLEM
Ali Kaya
Türk Edebiyatının Koca Çınarı
RIFAT ILGAZ'I
Yitireli Sekiz Yıl Oldu.
"Haziranda ölmek zor" diyor, Hasan Hüseyin. Sanki Temmuzda ölmek kolay mı
Koca Ozanım! 93 Temmuzu başında, yaşamının henüz baharındaki gencecik fidanların;
verimliliğin doruğundaki onca aydın insanın, yanarak yok olup gitmesi kolay mı!..
Ya, bu acılara daha fazla dayanamayan 82'lik bir Koca Çınar'ın, kahrından göçüp
gitmesi... 1. Dünya Savaşını, Kurtuluş Savaşı'nı, Cumhuriyetin kuruluşunu çağdaş
bir Ulus ve Devlet yaratma girişimlerini, daha çocukluğunda yaşamış bir adam, bir
yazar RIFAT ILGAZ...Yerin doldurulur mu ki!..
Özgürlük ve aydınlık kavgasıyla geçmiş 82 yıllık bir ömür...
Sevgi ve saygı ile andığımız ASIM BEZİRCİ, en çok sevdiği dostuydu. Onun kaybından
çok, öldürülüş biçimi etkilemişti sanıyorum. Bu acıya hasta yüreği daha fazla
dayanamadı.
Sivas acısının hemen ardından gerçekleşen kaybı, gereği gibi değerlendirilemedi o
yıl. Deyim yerindeyse "güme gitti". Şaşkınlığımızı bağışlamıştır
umarım!
Rıfat ILGAZ, bir tek yapıtıyla bile "Dünya klasikleri" arasına girmeyi başardı.
Eğer HABABAM SINIFI'nı Avrupa'da yazmış olsaydı: bu gün, dünya çocukları onu
okuyacaklardı. Avrupa ölçeğinde bir dizi yapılabilseydi, dünya çocuklarından, çok
daha büyük ilgi toplayabilecekti.
İlkokuldan üniversiteye kadar kaç sınıf var? Onbeş değil mi? Ama, bir de HABABAM
SINIFI var..."SINIF", onun 1944 yılında altı ay hapis yattığı yapıtı.
Sakıncalı görüldüğü için, öğretmenliği elinden alınan bir aydın. Onu sınıftan
çıkaranlara, öyle bir sınıf armağan etti ki... İnek Şabanlı, Tulum Hayrili, Kalem
Şakirli, Hafize Analı, Mahmut Hocalı bu sınıfı, hepimiz biliyoruz.
Hababam Sınıfı, adı sanı bilinmeyen bir çok genç yeteneği sinemaya kazandırdı.
Okuduğumuz hangi sınıf, bu denli yeteneği ortaya çıkarabildi ki... İlhan Selçuk
onun için: "O, ülkemizde bir kişi değil; bir kurumdur" diyor.
Nazım "hapiste yatacak olanlara bazı öğütler "şiirinde;" Düşmana
inat / Birgün fazla yaşamak"demişti. O, bu inadı, yaşamı boyunca hep sürdürdü.
Özgürlük arayışı RIFAT ILGAZ'a hep acı ve sıkıntılar getirmişti. Ama aynı
zamanda onuru da beraberinde tabii.
O, hep "sınıfın" MİMLİ OZANI olarak yazdı. Yazdıklarının bedelini,
mapus damlarında ödedi.
"Tek suçumuz, hür insanlar gibi konuşmak / Kitaplar suç ortağımız" demişti
bir şiirinde. "Açların boyun büktüğü memlekette, kişi özgürlükten söz
etmemeli" derken, memleketinden manzaralar çiziyordu. "Ses ol, ışık ol,
yumruk ol" demişti; aydınları göreve çağırırken. "Sevdim, aldığım
soluğu hak etmek için / Ama sevdim halkımca" derken, yaşama nedenini ortaya
koyuyor. Yarınlardan beklentilerini de "Çetinceviz olsun evlatlarımız"
diyerek özlemini ortaya koyuyordu.
Özgürlük ve aydınlık kavgasıyla geçmiş 1940'lardan alıp getirdiği, toplumcu gerçekçi
meşaleyi, onurla taşıdı. Anlayışının gereği olarak da halkıyla içiçe oldu; bütünleşti
RIFAT ILGAZ...
1948'de yayımlanan "YAŞADIKÇA" Bakanlar Kurulu kararıyla toplatılır.
Yoksul insanlar; düzenin bozukluğundan hapse düşünler; düşünceleri dolayısıyla
tutuklanan ilerici aydınlar; taşralı memurlar bu kitabın konularıdır. Yeni temalar
da girer bu yapıta: Halk sevgisi, özgürlük özlemi, yaşama tutkusu, mapushane yaşamı,
gelecek umudu gibi...
"...İnsanları alabildiğine sevmeyi / Bırakmazlar yanına / Böyle çekersin cezasını/
üç duvar bir kapı arasında;/ Onlardan ayrı / Böyle onlardan uzak / Yasak sana, boylu
boyunca sokaklar / Bahçeler yalı kahveleri/ Dostlara şimdi mektup değil / Bir selam
yasak!/ Kapılar demir sürgülü, çifte kilitli / Kapalı hürriyete giden yollar; İçerdeki,
İçerde mahsun / Dışardaki dışarda....."
Kişisel ile toplumsal; yaşanılanla, düşlenen arasında bir denge kurduğu "İSTEKLERİMİ
ANLATIYORUM" şirini 1961'de hastanede yazdı.
"...İnsanca birşeyler katalım sevgimize /Gecelerden birlikte çıkalım, iste
misin?/ ışığı birlikte aramamız güzel olacak/ Yataklarda sıramı beklemekten usandım
/ Al götür, bırakma beni ölümle yüzyüze..."
1968 yılında yayımlanan "KARAKILÇIK" ta; köylülerin yoksulluk içindeki yaşamları
halkın bilinçsizliği kurulu düzenin adaletsizliği anayasanın gerici güçlerce çiğnenişi:
demokrasinin kanlı pazarın iç yüzü yaşamanın ve demokrasinin değeri belirtilir.
Dizelerde toplumcu inancın, eylemin coşkusu yansır. Bir yandan gençliğin özgürlük
ve bağımsızlık yolunda gösterdiği çaba yüceltilirken, öbür yandan köşesine çekilmiş
aydınları uyanışa çağrılır.
AYDIN MISIN?
"Kaldır başını kan uykulardan / Böyle yürek, böyle atar damar / Atmaz olsun../
ses ol, ışık ol, yumruk ol./ Karayeller başına indirmeden çatını / Sel suları/
Bastığın toprağı dönüm dönüm/ Alıp götürmeden büyük deniz-lere/ Çabuk
ol..."
Ömür boyu iki iş tutmuş: Biri çocukları okutmak, ikincisi yazdıklarını çocuklara
okutmak...
|
YANIKOĞLU II
HİZMETİNİZDE
YANIKOĞLU SÜPER MARKETİN İKİNCİ MAĞAZASI AÇILDI
(Eski Mavi Market)
ismetbaytak@hotmail.com
bergamakuzeyege@hotmail.com
|