baslik1.jpg (7323 bytes)      

market2.gif (15838 bytes)


9 TEMMUZ 2001      SAYI: 414

baslik2.jpg (10108 bytes)

 Site İndeksi

Haberler

Köse yazıları

Politika kazanı

Kunye

Resmi telefonlar

Biraz Gülelim


GÖZLEM

kaya.jpg (2578 bytes)

Ali Kaya

Ölümünün 6. yılında
AZİZ NESİNLİK BİR YAZI
SEN NESİN AZİZ NESİN?..

"AZİZ BİR YÜREK SUSTU" VE "AZİZ NESİN'İN KALBİ EGE'DE KALDI"
7 Temmuz 95 tarihli Cumhuriyet'in, Aziz Nesin için attığı manşetten iki başlıklı bunlar... Diğer gazeteler de, birinci sayfadan, sürmanşet olarak vermişlerdi bu haberi!.. Ölümünün ardından yayımlanan mesajlarda; Türkiye'nin kalemi, devrimciliği ve aydınlanma savaşımı ile yeri doldurulmaz bir aydının yitirildiği vurgulandı günlerce.
Nazım, "Şiirlerim otuz kırk dile çevrildi / Türkiye'mde Türkçe'mle yasak" demişti. Nesin, öylesine yakınmamıştı.. Okul kitaplarında yazılarına yer verilmese de, ders dışında en çok okunan yazar olduğunu biliyordu. Yapıtları, okullara sokulmasa da, kitapseverlerin yastık altında çoktan yerini almıştı. Japonya'dan Kanada'ya, Şili'den Çin'e, Sibirya'ya yetmişiki dilde okunuyor, övgüler, ödüller alıyordu. Tiyatronun beşiği Atina'da "Toros Canavarı"yla açıyordu perdelerini oyuncular...
O'nun yakınmaları; üzerine serpilmiş ölü toprağını atamayan toplumumuzun umursamazlığından, vurdumduymazlığındandı. Ancak yüzde kırkı aptal olmayan toplumaydı öfkesi... Toplumun bu halinden yararlanan yönetime de, halkı aptal yerine koyduğu için öfke duyuyordu. "Kabahat senin, demeye dilim varmıyor ama / Kabahatin büyüğü senin canım kardeşim" diyen Nazım'la aynı noktada kesişiyorlardı yine... Toplumun; kendisinden yana olanlarla, karşı olanların ayrımına varamayışları kahrediyordu onu. Otuzyedi aydının Sivas'ta diri diri yanlışları bile onları içinde bulundukları karanlıktan aydınlığı çıkarmaya yetmemişti!.. Madımak yangının yalazıyla yananların sorumluluğu bile kendisine yüklenmişti. Hareketlere, suçlamalara, mahkemelere tek başına karşı koymaya; kendisini savunmaya hazırlanıyordu ki, hasta yüreği daha fazla dayanamayıp, aniden susuverdi!... Ölümü arkasından söylenen bu iki söz, belleğimden hiç silinmedi. "Aziz bir yürek susmuştu" ve "Kalbi Ege'de kalmıştı."
Aziz Nesin'in, siyasal iktidarla çatışması engellenemez boyutlara ulaşmıştı... Toplum üzerine, insanlara, devlete ve siyasal iktidarlara yönelik eleştirilerin doruğunda, aykırı bir yazar olarak yaşadı hep. İnsanları sarsıp silkeleyen yazıları ve görüşleriyle böylesi aydınların kıtlığını çektiğimiz dünyamızda, Aziz Nesin; Türkiye'nin bir şansıydı. Ne yazık ki, gereği gibi değerlendirilemedi!..
Günümüzde, büyük bir soruna dönüşen ve önlenemez yükselişiyle bir ara yönetimi de eline geçiren kökten dincilik, bağnazlık, şeriatçılık konularında; Cumhuriyet'in temel ilkelerini savunarak bayraklaştı ve bir simgeye dönüştü Aziz Nesin... yaşamı boyunca hep inandığı gibi yaşadı. Çoğumuzun, içinden geçirip de söyleyemediği şeyleri; o, hep söyleyerek, yazarak, daha da önemlisi yaşayarak dışa vurdu hep... Hem de kimseden korkmadan ve çekinmeden..
Mahkeme kapılarında geçti ömrü. Mahpus damlarında yattı beş yıl. En güzel yıllarını ve yapıtlarını orada verdi... Yargıç önünde ifade başlangıcı olarak kaç kez yinelendi şu sözleri: ADI:Mehmet Nusret.. SOYADI: Nesin..BABA ADI: Abdülaziz...DOĞUM TARİHİ: 20 Aralık 1915...MESLEĞİ: Yazar...
Yobazlar, Sivas'ta 37 insanı diri yakarken; Aziz Nesin, alevlerden rastlantıyla kurtuldu ve yine gözünü kırpmadan yolunda yürüdü.
"Hak (doğru) bildiğin bir yola yalnız gideceksin" demişti ya Tevfik Fikret... İşte doğruluğuna inandığı, öyle bir yolun yolcusuydu Aziz Nesin...Bir başına ve yapayalnız!..Sivas toplu kıyımının hesabı, ondan soruluyordu. Yargıçlar bile kendisini suçlamışlardı. DGM'ce "baş tahrikçi" olarak, Sivas Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmuştu. Oysa Aziz Nesin, Sivas'a gitmese de olaylar önceden planlandığı şekliyle olacaktı zaten... Tek başına hesap vermeye hazırlanıyordu. Ömrü yetmedi! Ülkesinde olup biten olumsuzlukları görünce kahroluyordu. Ne acıdır ki, suçsuzluğuna ancak ölümünden sonra karar verilebildi!..
Sanki, önce kahredip öldürmek,sonra da arkasından "aklamak" planlanmıştı gibi geliyor insanın aklına.
Daha, ölümünden bir hafta öne "Kara tehlike geliyor" demişti. İlk krizde, doktorların; "Sinirlenme, sorun yapma" öğütlerine; "Nasıl sinirlenmeyeceksiniz? Bütün bunlar olup bitiyor, Türkiye susuyor! Ben susamıyorum." Şeklinde tepki göstermişti.
80 yıllık bir yaşam noktalandı. Hem de görevi başında... Daha birkaç saat önce okurlarına kitap imzalıyordu. Okutmak, toplumu bilinçlendirmek en kutsal bir görev değildir de nedir? İnansaydı, "Şehitlik mertebesine ulaştı." diyecektik. Ama, o yine de bizim için "kültür şehididir."
110 kitap, 2 binden çok kısa öykü, sayılamayacak kadar gazete-dergi yazıları, 72 dile çevrilmiş yapıtlarıyla tam bir kültür elçisi!.. Batı'da olsaydı, daha sağlığında anıtları dikiklir; parklara, salonlara, okullara adı verilir ve en büyük madalyalarla ödüllendirilirdi...
Peki...Ünü sınırlarımızı aşmış, dünyanın öte ucunda bile okunan böylesi birine bizim düzenimiz ne verdi?..
Baskı, zulüm, yasak, kelepçe, tutuklamalar, mahpus damları, geçim sıkıntısı, acılar, mutsuzluklar...
Bütün bunların hepsi, onun büyüklüğünün ve kalıcılığının yanında birer fiske kadar cılız kalır. Bunu, aradan yıllar geçince daha iyi anlayacağız... Hiçbir kovuşturma, soruşturma, hiçbir iftira inandığı "Aydın olma görevini yerine getirme sorumluluğunu" engelleyemedi!
O, bütün yaşamı boyunca "topluma borçlu olduğu inancındaydı." İşte, yoktan var ettiği Nesin Vakfı'nı bunun için kurdu. Bugün, o vakıfta bir okulu dolduracak kadar, yüze yakın çocuk barınıyor. Aziz Dedelerinin, Aziz Babalarının kendilerine sağladığı olanaklarla eğitimlerini en iyi şekilde sürdürüyorlar.
İşte, Aziz Nesin'in topluma borç ödeme anlayışını, somut göstergesi..Bugün kaç zengin, hangi milliyetçi, hangi vatansever onun yaptığını yapabiliyor ki? O, "çocukları" için kurduğu kendi cennetinin bilinmeyen bir köşesinde "gizemler" içinde yatıyor. Ama asıl yattığı yer sevenlerinin yüreğidir. Kitaplarının sayfaları, satırlarıdır.
Bir Nazım, bir Nesin... Büyüklükleriyle her dile, her çağa, her ulusa en büyük onuru verebilen yeteneklerdi. Bu onur, dünya halkları arasında Türkçe'nin onurudur.
"Zübük" romanı, çağdaş edebiyatımızın en başarılı yapıtlarındandır. Yazılmasının üzerinden 36 yıl geçmiş olmasına karşın, oradaki "zübük" tiplemesi; bugünkü politika arenasında nereye koysan "köşetaşı" gibi oturur yerine...
110 kitapla, 80 yıl haykırdığı düşüncelerinden ürken "zübükler!" dobra dobra söz tufanından kurtuldunuz...Gerçekleri suratınıza çarpan biri yok artık, gözünüz aydın!



YANIKOĞLU II

HİZMETİNİZDE

YANIKOĞLU SÜPER MARKETİN İKİNCİ MAĞAZASI AÇILDI

(Eski Mavi Market)

baytak.gif (9634 bytes)

 

ismetbaytak@hotmail.com

bergamakuzeyege@hotmail.com

 

 

berg-int.jpg (4556 bytes)

 

cizgi1.jpg (425 bytes) cizgi2.jpg (579 bytes) cizgi3.jpg (545 bytes)

HER SALI GÜNCELLENİR