|
GÖZLEM
Ali Kaya
OKULLAR KAPANIRKEN...
ÖNCE EĞİTİM -SONRA-YİNE EĞİTİM
Son kez toplanmışlardı taş duvarlı okul bahçesinde. Sevgiyle kucaklaşıp yüreklerindeki
acıyı dindirmeye çalıştılar. Tatile kavuşmanın sevinciyle, ayrılığın buruk acısı
çakışmıştı bu son günde-Korkuyla karışık bir ürperti vardı içlerinde.. Ya kırık
gelirse Karneye yada bir iki puanla teşekkürü-takdiri kaçırırsa!...
Öğretmenlerimin ellerinden öpenler, yanaklarından öpüldüler. Annesinin eline benzer
bir elin parmakları dolaştı uzamış saçlarının arasında.. Sevgiyle sarsıldı o güzel
başı!.. Bir ürperti, bir sıcaklık duydu bu okşayışta!...
Üstlerinde formaları, sırtlarında çantaları, seker adımlarla gidip geldikleri okul
yollarından; bu gün son kez karnelerini sallayarak geri döneceklerdi.
Kimileri sarışın, mavi gözleri boncuk boncuk... Kimileri esmer, üzüm karası gözleri!..
Geleceğe dönük, umut dolu bakışları!.. Ana-babalarının gözündeki ve gönlündeki
kadar güzel çocuklar!..
Kimileri mutlu, yüzleri güleç... Onların karneleri iyi olmalı... Kimileri sıkılgan,
sıkkın.. Belli ki kırıklar var karnelerinde.. Bir eziklik bir mutsuzluk var o küçücük
yüreklerinde, kuşkuyla bakan ürkek gözlerinde...
Kimileri kaygılardan uzak, yürekleri geniş çocuklar.. Her ne halse... Hiçbir şey üzülmeye,
dert etmeye değmez.. Çünkü yaşamak güzel şey be çocuklar!..
Sorunların ve zorlukların, kendilerine düşen paylarını aşarak gelebilmişlerdi
buralara.. Büyük kentlerde semtler geçerek, kırsal alanlarda dereler, tepeler, bayırlar
aşarak, taşımalı sisteme bile uyum sağlayarak ulaşabilmişlerdi kutsal bildikleri
okullarına...
Sayıları kadar çoktu zorlukları ve sorunlarıyla gelen sorumlulukları... Şöyle yada
böyle hepsini aşarak gelebilmişlerdi haziranın ikinci haftasının bu son gününe...
15 gündür ders mers de yaptıkları yoktu zaten.. Zaman ölsün, günler dolsun diye
gidip geliyorlardı okullarına.. Niyeyse...
Cumhuriyetimizin 10. yılından beri söyleye geldiğimiz ve yürekten duyarak okuduğumuz
"ON YILDA 15 MİLYON GENÇ YARATTIK HER YAŞTA" sözlerindeki kadar çoktular...
İşte bu yıl, tam o sayıya ulaştı okullu çocuklarımız, gençlerimiz.. Hani,
Cumhuriyetimizin o ilk yıllarındaki savaşlardan arta kalan nüfusumuza denktirler. Her
yıl giderek artan sayılarıyla da ülke nüfusumuzun ¼ ini oluşturmaktaydılar..
Öğretmenleri ve diğer eğitim çalışanlarıyla birlikte 17 milyonu aşmıştı sayıları..
Birleşip de sendikal bir güç oluşturabilseler, ülkede yer yerinden oynardı..
Kendileriyle ilgili tüm yasa ve yönetmelikler onların istemleri doğrultusunda gerçekleşirdi.
Yarınların hak aramasını bilen toplumu- görmeliydiniz- nasıl yetişirdi o zaman!..
Oysa bu sesiz kitle; kendi geleceğiyle ilgili, böylesine önemli bir konuda düşüncesi
bile alınmadan, nasıl bir eğitim istediği sorulmadan; istemleri bilinmesine karşın
hiç biri yerine getirilmeden; büyükleri nasıl uygun görmüşlerse, öylece yönlendirilmeye
çalışıldılar..
Üniversiteyle birlikte, ömürlerinin üçte birini verdikleri bu yerde, kendi dar dünyamızda;
neyi nasıl istiyorsak, öyle bir zorlamayla yönlendirmeye çalıştık onları.. Özlemlerine
ve yeteneğine göre değil de aldığı puana göre-belki hiç yeteneği olmayan bir bölüme
yerleştirdik onları...
Düşünebilme ve her şeyi öğrenebilme açlığıyla toplanmışlardı "OKUL"
denilen bu çatının altına.. Gereği gibi yetiştiremedik, bilgilendiremedik çocuklarımızı..
Oysa... öyle beklentileri vardı ki bizlerden....
Yaşamdan kopuk, hepten ezbere dayalı kuru bilgilerle doldurduk körpe beyinlerini.. Bir
bölgenin yazlarının sıcak ve kurak, kışlarının ılık ve yağışlı olduğunu
sular seller gibi ezberlettik de "FAY HATTI" ndan hiç söz etmedik onlara..
Sineklerin trake borularını, solucanların halkalarını, sindirim sistemlerini,
midyenin kan dolaşımını öğrettik de; bir deprem anında nasıl davranmamız gerektiğini
ne yazık ki öğretemedik çocuklarımıza.. Bir DEPREM DEDE bulduk il il, ilçe ilçe
dolaştırdık sayın IŞIKARA'yı. Ona anlattırdık, uygulama yaptırdık okullarda..
Öğrenciler Onu çok sevdi bu yüzden.. Depremdedeleri onlara hayati bilgiler vermişti
çünkü-öğretmeni ezberletti, kuru bilgiler sundu.. Ne yapsın öğretmen. Ona da öğretilmemişti
ki yıllar önce.. Hem programda da öyle bir şey yoktu üstelik..
Oysa deprem ne ilk, ne de son felaketiydi doğanın her kürenin oluşumundan bu yana yaşana
gelmişti..
Hep toprağın üstünü çizdik haritalar üzerine. Göllerimizin derinliklerini,
akarsularımızın uzunluklarını, dağlarımızın yüksekliğini, ovalarımızın genişliğini,
yaylalarımızın serinliğini anlattık da, sanayi artıklarıyla denizlerimizi kimlerin
kirlettiğini, yer üstü ve yer altı zenginliklerimizin kimlere peşkeş çekildiğini
ve kimlerin bu tür kirli pazarlıklardan çıkar sağladığını-izin
vermediler-anlatamadık, öğretemedik onlara... Binlerce yıllık ormanlarımızın her yıl
yüzlerce hektarlık bölümünün yanıp kül olduğunu ve bu yangın yerlerinden bile
kimlerin rant sağladığından da hiç söz etmedik hemen hemen.. Su kaynaklarımızın
giderek neden azaldığını, dünyamızın ve mevsimlerin giderek değiştiğini ve bunun
nedenlerini niçinlerini de tartışamadık sınıflarda izin vermediler..
Henüz "Temel Eğitim2 sorusunu bile çözememiş bir ülkede hep birlikte yaşıyoruz.
İmamla türbana takılmış eğitimimizin yıllardır patinaj yaptığını yedi alem
herkes biliyor. İslam kökten dinciliğinin, bayrağı olan türbanın, siyasi iktidarların
da desteğiyle üniversite kapılarını ve devlet dairelerini nasıl zorladığını da
biliyor herkes...
Yarınların umudu çocuklarımız, deneme tahtası olmaktan bıktılar artık. 6 yaş
grubu dedik, olmadı.. Çok amaçlıyı denedik, tutmadı..
Din dersleri isteğe bağlı olsun dedik, kafalar karıştı. Çok programlı lise dedik,
programı uygulayacak öğretmen bulamadık. Taşımalı sistemde, kazaların önüne geçemedik.
Okullarda yemek verelim denildi bayat yiyeceklerden toplu zehirlenmeler oldu..
21. yüzyılda bile biz, bir eğitimin temellerindeki taşla toprağı, harçla tuğlayı
birbirine karıştırdık, oturtamadık temeli..
78 yıllık cumhuriyet tarihimizde eğitimimizi köklü bir "devlet politikası"
haline getirememenin acılarını yaşıyor, sıkıntılarını çekiyoruz ulusça!.. Her
iktidar, kendi politikalarına göre yön verdi okullara Tevhid- Tedrisat'a rağmen her
mahallede çığ gibi kuran kursları türedi.. Geleceğe kötü tohumlar eksildiğinin
kimse farkına varmadı.. Cami sayısı okul sayısını geçti; İmam okulları sanat
okullarını katlarken, yozlaşma ivme kazandı bu ülkede Bakalım, daha nereye kadar
gider bu başıbozukluk hep birlikte yaşıyarak göreceğiz.
|
YANIKOĞLU II
HİZMETİNİZDE
YANIKOĞLU SÜPER MARKETİN İKİNCİ MAĞAZASI AÇILDI
(Eski Mavi Market)
ismetbaytak@hotmail.com
bergamakuzeyege@hotmail.com
|