|
ÇİNGENELER
VE YAŞAM
Murat ÖZENÇ/FIRATTA YASAM-Kahta
Karaçiler yaşamlarını özetliyor:
"Askere Gidiyoruz, Cezaevine Giriyoruz Ama İşe
Giremiyoruz!"
İnsanlar yüzyıllar boyu, sürekli refah sunan topraklar aramışlardır... En çok da
çingeneler. Onlar yüzyıllar boyu gezmişlerdir, refah aramışlardır. Ama istilacı
olmamışlardır. Kimseyi boğazlamamışlardır... Toplumların yakın-uzağında yaşamış.
Onlarla kaynaşmaya uzlaşmaya çalışmışlardır.
Hep gülen gözleri, şen şakrak sözleri, kendilerine özgü konuşma tarzlarıyla tanırız
onları. Onlara her ülkede farklı isimler takılır. İngilizce' de "Gypsy",
İtalyanca' da "Zingari", Romence' de "Tigani" , Kafkaslarda
"Basa", Suriye' de" Dom", Türkiye' de "Çingene", Kürt bölgelerinde
"Karaçi", Trakya' da "Roman" denilir.
İlk yurtları Hindistan olan Çingeneler; 11. Yüzyılda dinsel, politik ve sosyal
nedenlerle İran' a göç etmek zorunda kalır. Burada iki kola ayrılan çingenelerin
Kuzeye yönelenleri Kafkasları, Rus kıyılarını aşıp Balkanlara; diğerleri ise Güneydoğu
Anadolu, Irak, Suriye ve Filistin' i aşarak Mısır' a giderler.
Yaşamlarını pek değiştirmezler. Çünkü kentten etkilenmeyecek kadar uzak, ihtiyaçlarını
karşılayacak kadar kente yakın çadır kurarlar. Göçebe ve yerleşik yaşayanlar
olarak ikiye ayrılan Çingene' lerin liderliğini "Çeribaşı üstlenir. Bugün
etkisi azalsa da hala devam eden Çeribaşı' lık özellikle göçebe alanında etkili ve
babadan oğula geçiyor.
Geçim kaynakları olarak; çalgıcılık, kalburculuk erkeklerin; göbek atmak falbakmak
ve dilenmek ise kadınların yaptığı işlerin başında gelir.
Yaşam felsefelerinin temeli neşedir. En büyük mutluluk şarkı söylemek, oynamak ve
dans etmektir.
Dinsiz değildirler. Genellikle bulundukları ülkenin dini inanışlarına uyum sağlayan
Çingenelerin ortak dini yoktur. Çingenelerin dinsiz olduğu söyleminin, onların aşırı
özgür davranışlarından kaynaklandığı söylenebilir.
Çingeneler bulundukları bölgedeki halkın dilini öğrenmişlerdir. Bu nedenle Kuzey
Hint dil grubuna ait dillere benzer bir dilbilgisi sistemi bulunan Çingenece kokteyl bir
dil haline gelmiştir. Yazı geleneği olmayan Çingenece, zengin bir sözlü geleneğe
sahiptir.
Çingeneliğin Ağırlığı,
Çingenelerin yüzyıllar boyu dışlanmalarının altında, tarihin karanlık dönemlerinde
onlar için çıkarılmış uğursuz söylenceler yatıyor. Bunlar arasındaki en yakışıksız
söylenceye göre Çin ve Gene iki kardeştir. Hz. İbrahim'in çevresinde kötülük çemberi
oluşturmak isteyenler kardeşleri birleştirirler.
Onlardan doğan çocuklara da Çingene adı verilir. Bu tür hurafelerle yaşadıkları
toplumların hak ve özgürlüklerinden mahrum bırakılan Çingeneler, dünyanın bir çok
yerinde dışlanırlar, horlanırlar. Genellikle de yergi sözcükleriyle anılırlar.
Onlar bizim yaşamımızdaki ötekilerdir. Onlar toplumda aykırı kabul edilip yoksul bir
hayat sürseler de içlerindeki bitmek tükenmek bilmeyen yaşama sevinci onları hayata
bağlayan en büyük hazineleridir.
Bizim Zencilerimiz!
Bizde yani Adıyaman' ın Kahta ilçesinde yaşayanlar ise; Yaklaşık beş yüz kişiler.
Bundan birkaç yıl öncesine kadar çadırlarda yaşıyorlardı. Son birkaç yıldır şehre
yakın yerlerde çadır kurmalarına izin verilmiyor. Çünkü onlar hırsızdır,
dileniyor, kirlidir, çünkü onlarda değer yargısı yoktur. Çünkü onlar bizim gibi
değildir. Çünkü buradakiler de biz Kürt'lerin zencileridir! Onlar aşağılıktır,
onları aramıza almayız. Başkalarının başka yerlerde bize yaptığını biz de
burada onlara yaparız. Birazcık yiyecek için kapımızı çaldıklarında s..' tiri çekeriz.
Kafamdaki bu düşüncelerle sohbet etmek için randevulaştığım. Çingene Nedim' in
evine gidiyorum. O'na sokakta elinde bir keklikle rastlıyorum. Beni başka bir evin bahçesine
'buyur' ediyor. Ortada geniş bir avlunun olduğu kerpiçten bakımsız bir ev, bahçede
yere serdikleri kirli bir kilimin üstünde oturan 4-5 kişinin yanına gösterdikleri
yere oturuyorum. İçmekte oldukları çaydan bana da ikram ediyorlar, tanışıyoruz. İsimlerinin
hep Türkçe olması dikkatimi çeken ilk şey oluyor. Daha sonra bir süre ben orda değilmişim
gibi kekliklerden konuşuyorlar, bahçede yan yana dizilmiş sekiz keklik sırasıyla
birbirini bastırmak için ha bire seslerini yükselterek ötüyorlar. Onlarda genelde
Kurmanci olarak kekliklerini övüyorlar. Kendi dillerinde erkek kekliğin (Nerkevk), dişi
kekliğin (Merikevk) olduğunu öğreniyorum. Daha sonra beni hatırlayıp bana dönerek
kekliklerin erkeklerin tek zevk aldıkları ve az da olsa para kazandıkları bir uğraş
olduğunu söylüyorlar. Bu arada kekliklerin 10-15 milyon lira arasında alıcı bulduğunu
belirtiyorlar.
Ağu içenler,
Onlara Kahta'daki Çingene' lerin nereden geldiğini soruyorum; Bir tanesi Çingene
denmesinden hoşlanmayıp göçmen dememi istiyor. Nedim ise bunun ayıp olmadığını
kim ne düşünürse düşünsün" Biz Çingeneyiz, utanmıyoruz" diyor. Sonra
geçmişleriyle ilgili fazla şey bilmediklerini, ama Malatya' dan 1950'li yıllarda
geldiklerini, Alevi olduklarını, kendilerine Ağu içenler (zehir içenler) dendiğini,
İbadet olarak bazen Cem yaptıklarını söylüyorlar. İmam Cafer mezhebinden olduklarını
anlatıyorlar. Bu arada lafa giren Adem' de buradakilerin yarısının Sünni olduğunu
Kendi dahil-Sünni olanlarında Muş tarafından geldiğini anlatıyor, aralarında Sünni-alevi
ayrımı olmadığını, ama iki kesimde de ibadetin yok denecek kadar zayıfladığını
konuşmalarından anlıyorum.
Onların İran' dan gelip güneydoğu üstünden Mısır' a gitmek için göç edenlerden
gitmeyip Anadolu' da kalanlar olduğunu düşünüyorum.
Kuş dili,
Onların Kurmanci'yi ve Türkçe' yi çok iyi konuştuklarını söylüyorum. Nedim bir de
kuş dili bildiklerini söylüyor. Kuş dilini Çingenece dışında bir dil sanıyorum.
Ama kast ettiğinin ana dilleri olan Çingenece olduğunu öğrenince niye Kuşdili olduğunu
soruyorum. Bizden başka kimse bilmiyor diyor. Aklıma küçüklüğümde bizim de
anadilimiz olan Kürtçe'yi Kuşdili olduğunu sanmamız aklıma geliyor...
Sonra Adem Zazaca ve Arapça bilenlerin de çok olduğunu söylüyor. Zaman zaman başka bölgelere
gittiklerinde öğrenmişler. Onların dilleri kolay öğreniyor olmaları dikkatimi çekiyor.
Bahçedeki küçük çocuklarla da Kürtçe, Türkçe, Çingenece konuşuyorlar. İsimlerinin
genelde Türkçe olduğunu söylüyorum, kimlik çıkarırken kendi isimlerini yazdıramadıklarını
bu nedenle de hep Türk isim kullandıklarını belirtiyorlar.
Kendi dillerinden hiç türkü yada şiir bilmediklerini, aralarında bağlama çalanların
çok olduğunu bunlarında Türkçe yada Kürtçe söylediklerini anlatıyorlar.
Çadırlardan Kerpiç Evlere,
Onlara şu an çadırlarda kalan olup olmadıklarını soruyorum: Kışın kimsenin kalmadığını
ama yazın bir çoğunun kavgayla da olsa yine çadırlarda yaşamaya çalıştıklarını
öğreniyorum.
- Çadır kurmanıza bile engel olunuyor, peki bu evlere nasıl yerleşebildiniz diyorum?
Buranın ilçenin en fakir mahallesi olduğunu buna rağmen de fakir ev sahiplerinin
mecburiyetten kendilerine ev verdiğini ama fazla ev bulamadıkları için aynı evde
birkaç ailenin beraber oturduklarını söylüyor.
Evlerin kendilerinin olmadıklarını hepsinin kiralık olduğunu anlatıyorlar. Çevre
ile ilişkilerinin nasıl olduğunu soruyorum? Aşağılandıklarını pek dostluk kuramadıklarını
insanların onlara güvenmediklerini, bunun için de birbirleriyle arkadaşlık yapmak
zorunda kalmışlar.
Çeribaşı' larının olmadığını; son dönemlerde kimseyi çeribaşı olarak kabul
etmediklerini ama yakın zamana kadar Çeribaşı' larının var olduğunu söylüyorlar.
Kız Karaçi (Çingene) Hatun Olamaz,
Yukarıdaki atasözü Kürtlere mahsus Çingene kızlarını aşağılayan iyi bir eş
olamayacaklarını belirtmek için kullanılmaktadır.
Dışarıdan kız alıp veriyor musunuz? diye soruyorum; ? Kesinlikle! hayır.? diye cevap
veriyorlar. Kendilerinin dışarıdan isteseler de evlenemediklerini, onlara kız
verilmediğini söylüyorlar. Bu sırada bir genç araya girip, bir zamanlar biri ile
birbirlerini çok sevdiklerini fakat bu ayrımcılık yüzünden ayrılmak zorunda kaldıklarını
buruk bir ifade ile belitti. Kendileri karşı çıkmadıkları halde kendilerinden de kız
istenmediğini belirtiyorlar. Tek evlilik mi yapıyorsunuz dediğimde; çoğunlukla birden
fazla olduklarını söylüyorlar. Sebebini sorduğumda Adem Abi (oradakilerin en yaşlısı)
gülerek "bunları (kadınları göstererek) kimse istemiyor bizim dışımızda, sayı
olarak da bizden fazlalar. İhtiyaçları olur, boşta kalmasınlar diye fazla fazla alıyoruz?
diyor.
Kadınları dövüyor musunuz? diyorum kadınlar da erkekler de ? Hayır? diyorlar. Nedim
"biz onları nasıl döveriz. Onlar bizim her şeyimiz", Adem Abi' de
"Valla dayak yok ama zaman zaman kavga ediyoruz. Onda da güçlü olan dövüyor"
diyor ve hep beraber gülüyoruz.
Askere Gidiyoruz, Cezaevine Giriyoruz Ama İşe Giremiyoruz!
Geçimlerini nasıl sağladıklarını soruyorum; yerleşik hayata geçtiklerinden beri çok
zorlandıklarını, yazın Adana' ya ırgat olarak pamuk toplamaya gittiklerini bunun dışında
ne devletten nede halktan kendilerine iş verilmediği için çalışamadıklarını
belirtiyorlar. Çocukların çırak olarak hiçbir işe alınmadığını bu nedenle de
dilencilik yaptıklarını kadınlarında bohçacılıkla para kazanmaya çalıştıklarını
söylüyorlar. Birisi anlamlı bir ifadeyle "askere gidiyoruz, cezaevine giriyoruz
ama işe giremiyoruz" diyor. Çocuklarının zaman zaman hırsızlık yaptığını söyleyip
?Ne yapsınlar. Canları bir çok şeyi istiyor ama alamıyorlar, bu nedenle istemesek de
yapanlar oluyor? diyorlar.
Bayanlara evde ne gibi eşyalarının olduğunu soruyorum ban evi gezdiriyorlar; teyp dışında
elektronik eşya yok, banyo olarak da yatak odasının bir köşesinde betondan yaklaşık
bir metre karelik çimcag (çimecek) dedikleri bir köşeyi kullanıyorlar. İçler acısı
bir durum işte. Ama erkeklerin hepsinin cep telefonun olması ve zaman zaman oynuyor
olmaları da dikkatimi çekiyor.
Lise Okuyan yok,
Çocukların eğitim durumlarını soruyorum imkansızlıktan okuyamadıklarını yine de
ilköğretimi okutmaya çalıştıklarını, bir çok okulun onları çingene oldukları için
kaydetmek istemediklerini, kaydolanların da okullarında diğer öğrenciler tarafından
dışlandıklarını belittiler. Aralarında lise okumuş kimsenin olmadığını
belirtiyorlar.
Çalışmak istediklerini devletin ve halkın kendilerine yardımcı olmasını, iş
vermesini, çocukların dilencilik yapmak zorunda kalmayıp, okumak ve yerli halkla kaynaşmak
ise onların en büyük istekleri.Kendilerine bu güzel konuşma için teşekkür ederken
onlar da varlıklarının birileri tarafından fark edilmesine sevindiklerini
belirtiyorlar, tekrar görüşmek üzere ayrılıyoruz.
|
YANIKOĞLU II
HİZMETİNİZDE
YANIKOĞLU SÜPER MARKETİN İKİNCİ MAĞAZASI AÇILDI
(Eski Mavi Market)
ismetbaytak@hotmail.com
bergamakuzeyege@hotmail.com
|