|
GÖZLEM
Ali KAYA
27 MART DÜNYA TİYATROLAR GÜNÜ
İNSANLIĞIN GELİŞİMİNDE TİYATRONUN İŞLEVİ
İnsanoğlu iki ayağı üzerine doğruluverdiği günden beri, kendisini sahnede görmek
istemiştir hep nedense.
"İnsanın insanla anlatıldığı" sanatın bu en eski kolunda; yazarı yönetmeniyle,
oyuncusu izleyicisiyle tüm insanlık sorunları; yaşamdan sahneye, sahneden yaşama yansımıştır
hep. Bu çağlar öncesinin antik tiyatrosunda da öyleydi, günümüzde de böyle.
Her çağda, yazarından oyuncusuna, ortak bir noktada kesişir herkes. Yüreğinin
derinliklerinde gizli kalmış sevgilerini, içinden geçirip de bir türlü dışa
vuramadığı duygularını, kırılan umutlarını, yorgunluk, yılgınlık ve
bezginliklerini, ölümcül acılarını, önlenemez hırslarını, sevda türkülerini,
sezginlerini, sorgularını, bozuk düzene isyanlarını ve tüm bunlara karşın; daha
iyiyi, daha güzeli ararken ileri sürdüğü çözüm önerilerinde sahneyi seçmiştir
hep insanoğlu. Bir yerlere, o yerlerdeki birilerine bir mesaj vermektir üç bin yıldır
amaçları. Kendi söyleyemediği şeyleri sahnede oyuncusuna söyletir tiyatro yazarı
bile.
Güzel sanatların "söz" e dayalı bu kolunda; çağlar öncesinden günümüze,
insanlığın gelişip olgunlaşmasında önemli bir işlevle yükümlüdür tiyatro Antik
çağın tarihi bulguları bunun kanıtıdır. Katmer katmer toprağın altında, kazmayı
her vuruşta tiyatro kalıntılarının çıkıyor olması, başka nasıl açıklanabilir
ki.
Bugünkü Batı'nın uyanış ve kuruluş dönemlerinde TİYATRONUN İŞLEVİ azımsanmayacak
kadar önemlidir. Dün olduğu gibi bugün de büyük "ÜN"ler ve "ÜNLÜLER"
yaratmıştır sanatın bu kolu.
Avrupa kültürüyle özdeştir diyebileceğimiz tiyatro kültürü sayesinde Batılı,
bugünkü noktaya bu birikimiyle gelebilmiştir. Bizdeyse daha düne kadar bir zanaat
olmaktan öteye gidememiştir.
Muhsin Ertuğrul Hoca: "Tiyatro, bir ülkenin ocak başıdır. En güzel masallar, en
güzel sözler orada söylenir" derken, ne denli haklıdır. "SÖZ" gücünü
ve etkisini asıl orada gösterir. Ülke, toplum ve insanlık sorunları en gerçekçi bir
biçimde orada dile gelir.
Kulağa hoş gelsin, duyguları okşasın diye söylenen süslü ama içi boş, yerine
oturmamış "söz" ler değil sözünü ettiğimiz. Ayağı yere sağlam basan,
gerçekçi, köşe taşı gibi yerine oturan; daha oyuncunun ağzından çıkarken alkış
tufanına karışan, gerçeğin ta kendisi olan söylemlerden söz ediyorum. Öyle, çalım
satar gibi değil; sahte taşlardan yapılmış bir kolyeyi takar gibi de değil. Nefes alır
gibi. " Halil İbrahim" türküsünü söyler gibi, doğal ve içtenlikli Sözlerden
söz ediyorum.
"SES" ve "SÖZ" ün gücü olmasaydı eğer; bugün büyük bir
keyifle izlediğimiz oyunları film ve dizileri, bu işin eğitimini almış sanatçılar
değil de sıradan insanlar seslendirmiş olsalardı -
konu ne denli güzel olsa da- biz izleyenler aynı tadı alabilecek miydik acaba?
Tiyatro, bir ülkeye ne denli erken girerse; ülke sorunları, insan ve insanlık sorunları
bu sanat yoluyla o denli gündeme girer ve insanlığın aksayan yönlerine çözümler üretilirdi.
Avrupalıların antik tiyatroyu çok erken benimsemesi, bu nedenle önem taşır.
Tiyatro yazan da, sahneye koyup oynayan da; hatta, tiyatro üstüne söz söyleyip yazı
yazan da bu sanat yoluyla topluma çok şeyler verilebileceğini unutmamalıdır.
"Toplumu eğiten en iyi araç tiyatrodur" demişti Namık Kemal Muhsin Ertuğrul
da "Okul çağındaki çocukları oralarda eğitebilirsiniz Ya o çağı geçirmiş,
hayata atılmış insanları nerede ve nasıl eğitirsiniz? Onları da tiyatro yoluyla
tabi" Doğru söylemişti üstad. Yaşam sürdükçe, eğitim de beraberinde sürmelidir
elbette Yoksa bir süre sonra karanlıklarda buluveririz kendimizi.
Yine Muhsin Ertuğrul Hocanın tiyatroyla ilgili düşüncelerine bırakalım sözler:
"Hastane gövdelerin, tiyatro ruhların şifa kaynağıdır. Ruhsuz insan bir kalıptır.
Duymaktan, düşünmekten, iyiyle kötüyü ayırt etmekten uzak bir kalıp. En korkunç
suçları işleyenler hep bu ruhsuz kalıplardır. Hasta bir vücut ölür ama, ruh hastası
öldürür."
Antik çağda bile ruh sağlığı bozulanları tiyatro yoluyla iyileştirmenin yaygın
bir yöntem olduğu düşünüldüğünde, tiyatronun toplumsal önemi zaten bir kez daha
ortaya çıkmıyor mu?
Bir piyesin tuttuğunu; ne ön sıradaki ne de arka sıradaki alkışlar belirler. Her iki
sıranın ortasındaki asıl kalabalık alkışlarsa iş o zaman tamadır ve mutlaka
oyuncuyu paradan da önce besleyen o sürekli alkışlarsa iş o zaman tamamdır ve
mutlaka oyuncuyu paradan da önce besleyen o sürekli alkışlardır! Hele ayakta alkışlanmak!
Vitamindir, dopingdir bir oyuncu için. Başarının grafiği daha da yükselir. Moral
bulan oyuncu çıtayı hep en üstte tutar daha büyük başarılarla zirveye ulaşmak için.
İnanılmaz bir hırsla sarılır tiyatroya ve oyundaki rolüne. Hep en üst çizgide,
hatta çizgi ötesi bir yerlerde görmek ister hep kendini, sınırlarını ve sanatını
aşmak için.
|
YANIKOĞLU II
HİZMETİNİZDE
YANIKOĞLU SÜPER MARKETİN İKİNCİ MAĞAZASI AÇILDI
(Eski Mavi Market)
ismetbaytak@hotmail.com
bergamakuzeyege@hotmail.com
|