|
BERGAMA'DAKİ
SİYANÜRLÜ ALTIN OLAYINA İLİŞKİN DANIŞTAY KARARI
T.C Danıştay Altıncı Daire
Esas No:1996/5477, Karar No:1997/2312
Temyiz isteminde bulunanlar: Mehmet Kurnaz ve arkadaşları
Vekiller:
Av. Senih Özay 1. Beyler No:51/306 Konak-İzmir
Karşı Taraf:1-Çevre Bakanlığı-Ankara
2-Davalı İdare Yanında Davaya Katılan: Eurogold Madencilik A.Ş.
Vekili Av. Selçuk Ömerbaş
Bağış Sok. No.14/8 Kocatepe-Ankara
İstemin Özeti: İzmir 1. İdare mahkemesinin 02 Temmuz 1996 günlü, E. 1994/643 K:
1996/538 sayılı kararının usul ve yasaya aykırı olduğu öne sürülerek bozulması
istenilmektedir.
Davalı İdare Ve Müdahil Savunmalarının Özeti:
Temyiz edilen kararda bozma nedenlerinden hiç biri bulunmadığından usul ve kanuna
uygun olan kararın onanması gerektiği savunulmaktadır.
Tetkik Hakimi Selçuk Topal'ın düşüncesi:
Belirli dengelerle varlığını sürdüren çevrede, sistemi oluşturan denge unsurlarının
yitirilmesi halinde bozulmalar meydana gelecek ve bu bozulmalar üzerinde yabancı
zehirlere yol açacak, çevre kirliliğini oluşturacaktır. İnsan yaşamının sağlıklı,
dengeli ve bozulmamış bir çevrede sürdürülmesi esastır. Çevrenin korunması insan
yaşamı için vazgeçilmezdir. İnsanın doğal yaşamı için vazgeçilmezdir. İnsanın
doğal yaşam temellerinin korunması ve geliştirilmesi için çevrenin önemi öncelik
kazanmaktadır.
Çevresel Etki Değerlendirme ve bilirkişi raporlarının değerlendirilmesinden, siyanürlü
altın madeni işletmeciliğinin, çevre ve insan sağlığı için olumsuz etkiler
yaratacak potansiyel bir risk ve tehdit unsuru olduğu sonucuna varılmaktadır.
Doğa ve insan yaşamı üzerindeki bu risk faktörünün gerçekleşmesi olasılığı göz
ardı edilmeksizin, faaliyet sonucu elde edilecek ekonomik değer bir tarafa bırakılarak
kamu yararının insan yaşamı lehine değerlendirilmesi kaçınılmazdır. Doğa ve
insan yaşamı üzerindeki olumsuz yönde risk oluşturabilecek bu faaliyete ekonomik değeri
düşürerek izin verilmesinde kamu yararının varlığından söz edilemez.
Bu nedenle, anılan işletme için izin verilmesi yolundaki dava konusu işlemde Anayasal
ve yasal düzenlemelerle kamu yararına uygunluk bulunmadığından, davanın reddi
yolunda verilen temyize konu İdare Mahkemesi kararının bozulmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
Savcı Habibe Ünal'ın Düşüncesi:
Dava, Dikili, Bergama, Ovacık ve Çamköy Köyleri çevresinde Eurogold Madencilik A.Ş.
tarafından yapılacak altın madenciliğine taahhütname koşullarının yerine
getirilmesi, işletme öncesinde, işletme sırasında ve işletme kapandıktan sonra
firmanın sorumluluğunun sona ermesine kadar geçecek süre içersinde İzmir Valiliğinin
başkanlığında ve koodinatörlüğünde oluşturulacak İzleme Denetleme Komisyonunca
faaliyetinin taahütname çerçevesinde izlenmesi ve denetlenmesi, çevre yasalarına
uyulması ile ilgili kurum ve kuruluşlar tarafından yürürlükteki mevzuat uyarınca diğer
önlemlerin alınması kaydıyla izin verilmesine ilişkin Çevre Bakanlığı işleminin
iptali isteğiyle açılmış İdare Mahkemesince davalı Bakanlığın yasaların
kendisine verdiği yetki ve sorumluluklar dahilinde konuya detaylı bir şekilde incelediği,
ülkeninin kalkınması, çevre değerlerinin korunması, halkın sağlığı ve güvenliği
açısından alınması gereken önlemleri en ince ayrıntılarına kadar saptayarak
bunların şirketçe yerine getirilmesine taahütname altına aldığı ve işletmenin her
safhada denetlenmesini sağlayacak koşulları belirlediği, yaptırılan keşif ve
bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporda da şirketin insan ve çevre sağlığı
hususunda taahütnamede öngörülen koşullara titizlikle uyacağına ve gerek işletme
ve gerekse işletme sonrası dönemleri kapsayan izleme ve denetim sorumluluklarının
merkezi ve yerel otoritelerce harfiyen yerine getirileceğine olan güvene-bağlı kalınarak
dava konusu izin işleminin toplum sağlığı, doğal bitki örtüsü, tarihi ve kültürel
zenginlikler, zeytinlik ve diğer tarım ürünleri üzerinde kamu yararı ve mevcut yasal
düzenlemeler açısından bir sakınca yaratmadığı belirtildiği, alınan bilirkişi
raporunun dava ve işlem dosyalarındaki bilgi ve belgelerle birlikte değerlendirilmesinden
dava konusu işlemde mevzuata aykırı bir durum bulunmadığı sonucuna varıldığı
gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, bu karar davacılar tarafından temyiz
edilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 56. maddesinde, herkesin sağlıklı ve dengeli bir
çevrede yaşama hakkına sahip olduğu, çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını
korumak ve çevre kirlenmesini önlemenin devletin ve vatandaşların ödevi olduğu
kurala bağlanmış, 2972 sayılı Çevre Kanununun 1. maddesinde de bu kanunun amacının
bütün vatandaşların ortak varlığı olan çevrenin korunması, iyileştirilmesi; kırsal
ve kentsel alanda arazinin ve doğal kaynakların en uygun şekilde kullanılması ve
korunması; su, toprak ve hava kirliliğinin önlenmesi; ülkenin bitki ve hayvan varlığı
ile doğal tarihsel zenginliklerinin korunarak, bu günkü ve gelecek kuşakların sağlık,
uygarlık ve yaşam düzeyinin geliştirilmesi ve güvence altına alınması için yapılacak
düzenlemeleri ve alınacak önlemleri ekonomik ve sosyal kalkınma hedefleriyle uyumlu
olarak belirli ve hukuki teknik esaslara göre düzenlemek olduğu belirtilmiştir.
Dava konusu olayda altın işletmeciliğinde kullanılacak temel maddenin zehirleyici özelliklere
sahip siyanür olması konuyu önemli kılmaktadır.
İdare mahkemesince yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen
raporda, şirketin taahütnamede öngörülen koşulları aynen yerine getireceği varsayımına
dayanılarak inceleme yapılmış ve koşulların titizlikle uygulanacağına izleme ve
denetim sorumluluklarının merkezi ve yerel otoritelerce harfiyen yerine getirileceğine
olan güvene bağlı kalınarak görüş getirilmiş. Şirket tarafından taahüt edilen
önlemlerin alınması veya bazı nedenlerle alınan önlemlerin eksizsiz hale gelmesi
durumunda siyanür ve diğer zararlı gaz ve ağır metallerin havaya, suya, toprağa doğrudan
karışması sonucu çevrenin ve insan sağlığını çok büyük ölçüde ilgilendiren
böyle bir konuda tüm olasılıkların ayrıntılı bir şekilde incelenerek ortaya
konulması gerektiğinden İdare Mahkemesince aynı bilirkişi kurulundan ek rapor alınarak,
gerekirse yeniden keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle belirtilen
konulara açıklık getirildikten sonra bilirkişilerce gerek duyulan ilave çalışmalarının
işletme döneminde yerine getirileceğine, Eurogold Madencilik A.Ş. firmasının insan
ve çevre sağlığı hususlarında 18.10.1994 tarihli taahütnamede öngörülen koşullara
uyacağına ve gerekse işletme sonrası dönemleri kapsayan izleme ve denetim
sorumluluklarının merkezi ve yerel otoritelerce yerine getirileceğine olan güvene bağlı
kalarak dava konusu işlemin toplum sağlığı, doğal bitki örtüsü, tarihi ve kültürel
zenginlikler, zeytinlik ve diğer tarım ürünleri üzerinde kamu yararı ve mevcut yasal
düzenlemeler açısından bir sakınca yaratmayacağı sonucuna varıldığından, dava
konusu işlemde mevzuata aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın karar reddine
karar verilmiş; karar davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
2709 sayılı T.C Anayasasının 17. maddesinde; "Herkes yaşama, maddi ve manevi
varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir." 56. maddesinde: "Herkes
sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre
sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek devletin ve vatandaşların ödevidir.
Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak,
insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi arttırarak, işbirliğini gerçekleştirmek
amacıyla sağlıklı kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler..."
kuralları yer almıştır.
2872 Sayılı Çevre Kanununun 1. maddesinde de, kanunun amacının, bütün vatandaşların
ortak varlığı olan çevrenin korunması, iyileştirilmesi; kırsal ve kentsel alanda
arazinin ve doğal kaynakların en uygun şekilde kullanılması ve korunması; su, toprak
ve hava kirlenmesinin önlenmesi; ülkenin bitki ve hayvan varlığı ile doğal ve
tarihsel zenginliklerinin korunarak, bu günkü ve gelecek kuşakların sağlık, uygarlık
ve yaşam düzeyinin geliştirilmesi ve alınacak önlemleri, ekonomik ve sosyal kalkınma
hedefleriyle uyumlu olarak belirli hukuki ve teknik esaslara göre düzenlemek olduğu
belirtilmiştir.
Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) ve bilirkişi raporlarında: siyanür işlemlerinin
atmosfer, yer altı suyu, flora-fauna, gürültü ve titreşim, arazi kullanımı üzerindeki
etkileri incelenmiş; bölge topraklarının sudan (yüzey taşkını ile) ve rüzgardan
olan erozyon potansiyelinin nispeten yüksek ve orman topraklarının erozyon
derecelerinin 2 ve 3. sınıf diğer yerlerde 1. sınıf olduğu, ormanın erozyon ve
toplum sağlığı yönünden katkısının bulunduğu, zemin geçirimli özelliğe sahip
olduğu, yörenin 1. derece deprem kuşağında yer aldığı, yer altı suyunun
beslenmesinin yağıştan ve yüzeysel akıştan süzülme ile oluştuğu, proje sahasındaki
yağışların taşkınlara neden olacağı, kış mevsiminde ve ilkbaharda yağış
miktarı ve şiddetinin oldukça yüksek olması nedeniyle toplama havzasında bu
mevsimlerde taşkınlar olduğu yöre halkının yer altı suyunu kullandığı, bir sızıntı
durumunda yer altı suyuna zehirli atıkların karışabileceği siyanür açısından Ph
değerlerinin önemli olduğu ve değerin yağışlardan etkilendiği, Ph değerinin düşmesi
durumunda siyanürün en tehlikeli olan HCN (Hidrojensiyanür) gazına dönüşeceği,
HCN'nin düşük kaynama noktasına sahip olduğu, siyanürün büyük toprak katmanları
tarafından çok miktarda uzaklaştırılsa da zaman içersinde hidroliz gibi nedenlerle
yeniden su ortamına salıverildiği, işletme sonucunda ortaya çıkacak ağır
metallerin izlenmesi gerektiği, atık barajında bulunan maddelerin yer altı suyu üzerine
olası etkisinin 20-25 yıl sürebileceği, işletme sonrasında işletmecinin 5 yıllık
bir izleme süresi taahhüdünde bulunduğu, bölgede ayrıltılı bir hidrojeojik etüd
yaptırılmasının gerekli olduğu, atık barajında astarı kendi geçirgenliğinden ve
astardaki delik ve kusurlardan dolayı sızıntılar olabileceği, bu nedenle atık barajı
ve astarlama işleminin önemli olduğu, atmosfer yada toprağa bir sızıntı durumunda
çevrenin ve flora-faunanın olumsuz etkilere maruz kalabileceği; firmanın iyi niyeti,
taahhütnemede öngörülen koşullara titizlikle uyulacağı, izleme ve denetleme
sorumluluklarının merkezi ve yerel otoritelerce harfiyen yerine getirileceğine olan güvene
bağlı kalınarak, dava konusu işlemde kamu yararı ve mevcut yasal düzenlemeler açısından
sakınca bulunmadığı belirtilmiştir.
Yukarıda sözü edilen rapordan, altın madenciliğinde, liç işleminde kullanılan
siyanür ve ortaya çıkacak diğer ağır metallerin çevre ve insan sağlığı için
olumsuz etkiler yaratacak olası bir risk ve tehdit unsuru oluşturduğu, özellikle çok
kuvvetli bir zehir olan siyanürün toprağa, suya ve havaya karıştığı zaman her türlü
canlı açısından zararlı olduğu, dolayısıyla proses gereği atık barajlarına
pompalanan siyanürlü atıkların, geçirimsiz olarak planlanan bu atık barajlarından
oluşabilecek sızıntılar nedeniyle su kaynaklarına ve diğer kullanım alanlarına ulaşma
olasılığı bulunduğu ve siyanürlü altın madeni işletilmesinde risk unsurunun ön
plana çıktığı, ayrıca aynı risk sebebiyle bu bölgelerdeki flora ve fuananın da
bozulma tehditi altında kaldığı anlaşıldığından, siyanürün insan sağlığı ve
çevre açısından çok büyük bir risk oluşturması karşısında daha da duyarlı
olunması zorunludur.
Çevre, doğal ve yapay unsurları içinde barındıran ve her türlü insan faaliyetinin
yer aldığı belirli dengelerle varlığını sürdürmektedir. Sistemi oluşturan denge
unsurlarının yitirilmesi halinde çevrede meydana gelecek bozulmaların canlılar üzerinde
yıkıcı etkilere yol açacağı ve çevre kirliliğini oluşturacağı tabiidir. Canlı
yaşamın en önemlisi olan insan yaşamının sağlıklı, dengeli bozulmamış bir çevrede
sürdürülmesi esastır. İnsan yaşamının korunması bir öncelik olduğuna göre
insanın doğal yaşam temelinin korunması ve geliştirilmesi gerekmekte ve çevrenin
korunması insan yaşamının vazgeçilmez bir unsuru olmaktadır. Bu durumda yukarıdaki
saptamalardan hareketle dava konusu altın madeni işletme yönteminin yarattığı sakıncaların
doğrudan ve dolaylı olarak insan yaşamı ile ilgili olması karşısında, belirtilen
Anayasa ve yasa hükümleri de dikkate alınarak dava konusu idari işlemin yargısal
denetiminde öncelikle kamu yararı ve bu kavramdaki önceliklerin irdelenmesi
gerekmektedir.
İşletmecinin iyi niyeti, önlemlerin titizce denetlenmesi gibi kavramlara bağlı kalınarak
faaliyet sonucunda elde edilecek ekonomik değerin, doğada ve doğrudan veya dolaylı
olarak insan yaşamı üzerindeki risk faktörünün gerçekleşmesi halinde meydana
getireceği tahribatın karşılaştırılması halinde kamu yararının öncelikle insan
yaşamı lehine değerlendirilmesi doğaldır. Siyanür içi yöntemi ile altın madeni işletilmesinde
işletmeciyle ve yapılacak olan denetime duyulan güvene bağlı olarak risk olasılığının
azalacağından söz etmek mümkün değildir.
Yukarıdaki teknik ve hukuk belirlemeler karşısında, insanın yaşama hakkını ve
devletin de çevre sağlığını koruma, çevre kirlenmesini önleme, herkesin hayatını
beden ve ruh sağlığı içersinde sürdürmesini sağlama ödevlerini dikkate aldığımızda,
Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) ve bilirkişi raporlarında da öngörülen olası
risk faktörleriyle çalışan ve bu riskin gerçekleşmesi halinde doğrudan veya çevrenin
bozulması ile dolaylı olarak insan yaşamını etkileyeceği kesin olan siyanür liçi yöntemi
ile altın madeni işletilmesine izin verilmesi yolundaki dava konusu işlemde kamu yararına
uygunluk bulunmamaktadır.
Bu durumda, davanın reddi yolunda verilen İdare mahkemesi kararında isabet görüşmemiştir.
Açıklanan nedenlerde İzmir 1. İdare Mahkemesinin 02 Temmuz 1996 günü, E:1994/643 K:
1996/583 sayılı kararının bozulmasına, 503.500 lira karar harcı ile fazladan yatırılan
376.200 lira harcın temyiz isteminde bulunana iadesine dosyanın adı geçen mahkemeye gönderilmesine
13 Mayıs 1997 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Başkan-Gürbüz Önbilgin, Üye-Yaşar Selim Asmaz, Üye-Açar Oltulu, Üye Bekir
Aksoylu, Üye-Faruk Öztürk
(Bergama Belediyesi Yayınları No:31'den aynen alınmıştır.)
|
YANIKOĞLU II
HİZMETİNİZDE
YANIKOĞLU SÜPER MARKETİN İKİNCİ MAĞAZASI AÇILDI
(Eski Mavi Market)
ismetbaytak@hotmail.com
bergamakuzeyege@hotmail.com
|