baslik1.jpg (7323 bytes)      

market2.gif (15838 bytes)


25 MART   2002      SAYI: 454/455

baslik2.jpg (10108 bytes)

 Site İndeksi

Haberler

Köse yazıları

Politika kazanı

Kunye

Resmi telefonlar

Biraz Gülelim


İZLENİM


Recai Şeyhoğlu

HAMAM
Öteden beri severim suyu.. Yaz sıcaklarında günde beş kez duşa girdiğimi bilirim. Kış da olsa duş yapmadan girmem yatağa. Kentli dediğin, içtiği sigarasının izmaritini sokağa atmamalı. Hatta yolda yürürken sigara içmemeli. Tükürmemeli yerlere. Evine her gün bir gazete almalı. Akşam olunca haberleri dinlemeli. Lütfenli konuşmayı becermeli. Otobüs beklediği durakta, tozu toprağı birbirine katarak temizlik yapan çöpçüyü susmayıp, uyarabilmeli. Ter kokmamalı. Kaba saba konuşmamalı. Kırmızıda geçen aracın plakasını trafiğe bildirebilmeli, hastane önünde klakson çalanı da.. Zeminde oturmasına karşın çatısı akan komşusunun masrafına ortak olabilmeli. Akşam saat ondan sonra telefon açmamayı bilmeli.
Lise yıllarımda 1.Beylerde Ahmet Bayrak'ın çalıştırdığı banyoya giderdim. Arada bir de Eşrefpaşa'daki Yeni Banyo'ya
Tek tük de Bitpazarındakine..
Doya doya yıkanmayı çok seviyorum çünkü. Sivas'ta, Urfa'da ve Muğla'da hamama gider dört saat kalırdım.
Su gibisi var mı?..
Yıllardır ne hamama ne de sıhhi banyoya gidiyorum.
Sonunda, geçen gün bir hamama gittim. Keselenip, bir de kuş gibi rahatlayayım dedim.
Yattığım yerden hamamın kubbesine bakarken beynimin labirentleri açıldı. Başladım gezinmeye.
Hamam deyince aklıma öncelikle bir bebek geliyor. "Bir bebek dünyaya geldikten kırk gün sonra annesi ve ebesi onu özel bir tören için ilk kez hamama götürürdü. Ebe kadın, bir ördek yumurtasını kap içine kırıp bebeğin yüzüne sürerdi. Çocuğun ilerde bir ördek kadar iyi yüzebilmesi için böyle yapılırdı." Musahipzade Celal: Eski İstanbul Yaşayışı.
Ne güzel!..
Hamam günleri, Osmanlı'da harem kadınları için adeta bir tutku, alabildiğine lüks bir vakit geçirme aracıydı. Hamam sefaları saatlerce sürer, bazen akşam vakitlerine kadar devam ederdi.
Harem kadınları da pırıl pırıl ciltleri ve saten gibi tenleriyle ün salmışlardı.
Yıkanmak ve temizlenmek dinsel bir zorunluluktu.Bu nedenle Topkapı Sarayı'nda bu kadar çok hamam inşa edilmiş olmasına hiç şaşmamak gerek. Sultan'ın, Valide Sultan'ın ve karılarının özel hamamları vardı. Haremin diğer kadınları geniş ve büyük bir hamamda birlikte yıkanır, bazen Padişah da kendilerine katılırdı. Türk hamamı, Bizans hamamlarının bir uyarlamasıydı.
Haremde yaşayan kadınlar için hamam, dış dünyaya açılmak için bir şanstı. Hatta bazıları için hamam yolculuğu, gizli buluşmaları gerçekleştirmek için yeterince özgürlük bile sağlıyordu. Hepsi için ise "umumi hamamlar" tam bir dedikodu ve uydurulmuş rezaletlerin anlatıldığı birer merkezdi.
"Konstantinopolis" adlı gezi notlarında Edmondo de Amicis şöyle diyordu:
"Türk kadınlarının güzelliklerini tanımlamak kolay değil. Onları düşündüğüm zaman gözlerimin önüne hep aşırı beyaz bir yüz, kara iki göz, koyu kırmızı bir ağız ve yumuşak bir ifade geliyor. Ama buna karşılık hemen hepsi ciltlerini badem ve yasemin karışımı bir yağla ovalıyorlar, kaşlarını boyayla uzatıyorlar, göz kapaklarını boyuyorlar, boyunlarını pudralıyorlar ve yanaklarına allık sürüyorlardı.
Hamamlar kadınların kolayca gözlemlenebilecekleri yerlerdi ve onları seyredenler şok geçirmezler ama gördükleri karşısında şaşkına dönerlerdi:
Lady Montagu 1717'de yazdıklarında şu erotik havayı vurguluyor.
"...Tabiat Ana'nın kendilerini yarattığı gibi, yani yalın İngilizceyle çırılçıplaktılar. Hem de hiçbir güzellik ya da eksikliğe aldırmadan. Bunca güzel kadını çıplak olarak bir arada görmek. Hem de çeşitli pozisyonlarda, kimi sohbet ederken, kimi çalışır, kimi kahvesini ya da şerbetini içerken, çoğunu da yastıklarına sere serpe uzanmış yatarken görmek, kölelerini de hanımlarının saçlarını tararken izlemek hoştu."
Hamamlar ayrıca kadınların birbirlerini inceledikleri ve fırsat buldukça, göz ziyafeti çektikleri yerlerdi.
Hamamlar yalnız kadınlar için duyusal bir kaçamak değil, haremin efendileri için de erotik bir eğlenceydi. Örneğin Sultan Mahmut I, bir pencerenin arkasına gizlenerek odalıklarının hamama gelişlerini ve nasıl yıkandıklarını izlemeyi oyun haline getirmişti.
Hamamlarda erotizm, yalnız haremlerin efendilerine özgü değildi. Zevk vermek üzere eğitilip yetiştirilmiş, ama Sultan'ın yatağını paylaşmak şansına sık sık erememiş kadınlar için de hamam sefaları güzel vücutlarla kendilerine göz ziyafeti çekmek ve birbirlerini tatmin etmek üzere ele geçen iyi bir fırsattı.
Bassano da Zara şunları anlatıyor:
"Kadınların bu birbirlerini yıkama ve ovma sefalarının yarattığı yakınlık sırasında, birbirlerine aşk tutkusuyla bağlandıkları da hemen herkesçe biliniyor."
Böyle bir hamamı hayal etmeyen erkek yoktur herhalde.
Parası olanlar böylesi hamam sefalarını Uzakdoğu gezilerinde yaşıyorlar. Öyle deniyor.
Ben neden mi anlattım bunları. Geçmişi, yakın dönem Osmanlı Sarayı'na dayanan, çocukluğunu, özellikle haremden gelme insanlar arasında geçirmiş, İstanbul doğumlu, 18 yaşında ABD'ye göçmüş Alev Lytle Croutıer'in "HAREM" adlı kitabını okuyunca istedim ki benim dışımdakiler de öğrensin, bilsin Osmanlı'da hamamı.
Biliyor muydunuz, olağanüstü güzel genç kızlar genellikle esir pazarlarından temin edilip, çoğunlukla da Sultan'ın eyalet valileri tarafından armağan olarak gönderiliyordu. Valide Sultan'ın garip ve nicedir süregelen ayrıcalıklarından bir de, her Kurban Bayramı arifesinde oğluna bir cariye armağan etme hakkıydı.
Kurban Bayramı da, Dünya Kadınlar Günü de geride kaldı.
İstedim ki suyu, hamamı bahane edip biraz söyleşelim.



YANIKOĞLU II

HİZMETİNİZDE

YANIKOĞLU SÜPER MARKETİN İKİNCİ MAĞAZASI AÇILDI

(Eski Mavi Market)

 

 

ismetbaytak@hotmail.com

bergamakuzeyege@hotmail.com

 

 

berg-int.jpg (4556 bytes)

 

cizgi1.jpg (425 bytes) cizgi2.jpg (579 bytes) cizgi3.jpg (545 bytes)

HER SALI GÜNCELLENİR