baslik1.jpg (7323 bytes)      

market2.gif (15838 bytes)


4 MART   2002      SAYI: 448/449

baslik2.jpg (10108 bytes)

 Site İndeksi

Haberler

Köse yazıları

Politika kazanı

Kunye

Resmi telefonlar

Biraz Gülelim


GÖZLEM

kaya.jpg (2578 bytes)

Ali Kaya

25 Şubat 1906'da Doğdu. 1948'de Öldürüldü...
Doğumunun 96.yılında O'nu Saygı ve Özlemle Anıyoruz.


IŞIĞA HASRET!.. GÖKYÜZÜNE HASRET BİR OZAN:
SABAHATTİN ALİ

Sabahattin Ali'nin "BÜTÜN ŞİİRLERİ" kitabını açıyorum. Okurken burukluk duyuyorum. Çünkü hemen hepsi hapishaneden, demir parmaklıklar arkasında yazılmış hüzün dolu şiirler... ışığa hasret. Gökyüzüne hasret; yaza, kışa, bahara, özgürlüğe hasret!..
    "Sizler, Sabahattin Ali'yi tanır mısınız?" ya da "O'nun kim olduğunu biliyor musunuz?" diye sormadım yazımın başında. Çünkü O'nu çok iyi biliyor ve yakından tanıyorsunuz. Şiirlerini bir bağlama ezgisiyle dinlerken, içiniz sızlıyor, yüreğiniz burkuluyor! Ezim ezim eziliyor, bir tuhaf oluyorsunuz!..
    Siz hiç düğünlere gitmiyor musunuz? Ya da toplu gezilere, yemekli toplantılara. İki kadehten sonra coşup, birlikte şarkılar, türküler söylemiyor musunuz? Belki farkında değilsiniz ama; siz o yürekli insanın yaşamından birer kesit olan şiirlerini ezgileriyle okuyorsunuz.
"BAŞIN ÖNE EĞİLMESİN/ALDIRMA GÖNÜL, ALDIRMA/ AĞLADIĞIN DUYULMASIN..." dizelerini söylerken acılarınızı içinize atacak, onurunuzdan ödün vermeden; siz de ozan gibi alnınızı hep dik tutacaksınız... "Burada çiçekler açmıyor/Kuşlar süzülüp uçmuyor./Yıldızlar ışık saçmıyor/Geçmiyor günler geçmiyor..." derken, zorlu günleri birlikte yaşayacaksınız ozanla! Dışarıda kaç mevsim, kaç bahar geçecek. Günler, orada su gibi akarken, gezip dolaşmaya özlem duyacaksınız ve bir türlü geçmeyecek içerde günler, geçmek bilmeyecek... Gönülde kalmış eski sevdalarda, aynada kalmış hayallerde hep umut arayacaksınız. Şarkılarda varım, türkülerde sizlerle birlikteyim de, oyunlar acı veriyor böylesi günlerde bana... "Sabahattin Ali; her dizesi acılarla dolu bu şiirleri, sizler düğünlerde göbek atasınız diye yazmadı!.. derim kendi kendime...
"Sekiz yıldır uğramadım yurduma/Dert ortağı aramadım kendime/Geleceksen bir düşüp ardıma/Kuldan değil, yıldızlardan sor beni" dizelerini , hangimiz mırıldanmayız, mikrofonda biri söylerken, kendimizi koronun içinde buluvermeyiz ki... Bunun farkında olmasak da ozanla bütünleşip özdeşleştiğimizi ona kendi içimizde, yüreğimizin derinliklerinde bir yerlerde bulduğumuzu göstermez mi? Hepimiz biraz da S.Ali değil miyiz ki zaten...
"Dışarda mevsim baharmış/Gezip dolaşanlar varmış/Günler su gibi akarmış/Geçmiyor günler geçmiyor!.."
Öylesine arı bir Türkçe ile yazılmış ki bu şiirler..."Ana sütü gibi candan, ana sütü gibi duru, ana sütü gibi temiz diyor ya Bedri Rahmi!... İşte öyle "DAĞLAR"şiiri... Karacaoğlan gibi duru. Köroğlu gibi dağlara hasret!..
"Başım dağ, saçlarım kardır/Deli rüzgarlarım vardır/ Ovalar bana çok dardır/Benim meskenim dağlardır... Şehirler bana bir tuzak/İnsan sohbetleri yasak/Uzak olun benden uzak/Benim meskenim dağlardır... Yarimi ellere verin/Sevdamı yellere verin/Yelleri bana gönderin/Benim meskenim dağlardır/Bir gün kadrim bilinirse/ İsmim ağza alınırsa/Yerimi sora bulunursa/Benim meskenim dağlardır..
Yaşadığım günlerde "kadrin-kıymetin bilinemedi ama bugün biliniyor büyük usta... Kısacık ömrü mahpusdamlarında geçti. Çok sevdiğim öğretmenliğini elinden aldılar. Geçinebilmek için kamyon şoförlüğü yaptı. Bu da yetmedi, seni sırtından vurdular sonunda!..
    Sizler Sabahattin Ali'yi iyi biliyorsunuz. Hem de çok iyi biliyorsunuz. Belki farkında değilsiniz ama, severek diliyorsunuz.
Sevgili Zülfü Livaneli'den Edip Akbayram'a nice gönül dostları bu ezgileri söylerken hangimiz mırıldanmayızki...
Başın öne eğilmesin/Aldırma gönül, aldırma/Ağladığın duyulmasın/Aldırma gönül aldırma... /Dışarıda deli dalgalar/Gelip duvarları yalar/ Seni bu sesler oyalar/Aldırma gönül aldırma.../Görmesem bile denizi/Yukarıya çevir yüzü/Deniz gibidir gökyüzü/Aldırma gönül aldırma.../Dertlerin kalkınca şaha/Bir sitem yolla Allah'a/Görecek günler var daha/Aldırma gönül aldırma... /Kurşun ata ata biter/Yollar gide gide biter/Ceza yata yata biter/Aldırma gönül aldırma...
Bir bağlama ezgisi gibi bu şiirleri 1931-34 yılları arasında yazmıştı Sabahattin Ali...Dil devriminin henüz tamamlanmadığı o tarihlerde ne denli arı ve duru bir Türkçe kullanılmış değil mi?.. O günlerde Konya hapishanesinde demir parmaklar arkasındaydı ve dağlardan çook uzaktı...
Kendi kendine özgürdür ozan. Kendisi hapisten ama özgürlük Onun yüreğinden kaynayan bir volkandır. Ozan için hapishane kendi kışındadır. Özgürlük O'nun içindedir. Ozanlığı ve yüreğiyle aşar çevresindeki duvarları. Kendi özgürlüğünün karlı dağlarında yitip gider. "Dağlar" Kuyucaklı Yusuf'un türküsündür. Yüreğinin bağlamasıyla tel veri sesine. Hapishane duvarlarını aşar, topluma ses ve ışık olur, bugünlere gelir.
Yarimi ellere verin/Sevdamı yellere verin/Yelleri bana gönderin/Benim meskenim dağlardır.
Şiirini okurken ya da ezgisiyle dinlerken, dağların üfürdüğü serin yeli solurken, yüreğiniz burkulmaz, sızlamaz mı?
Yar olmadı bana devir/Her günün bir başka zehir/Hapishanelerde demir/parmaklıklara sarıldım...
Öykülerindeki toplumcu öze karşılık, şiirlerinde bireysel öz, geleneksel bir biçimciliğin tohumu gizlenir. O'nun "Hapishane Şarkılarını" örneğin Nâzım Hikmet'in bir çok şiirleriyle, ya da Ahmet Arif'in "İÇERDE" adlı şiiriyle karşılaştırmak; öz ve biçim sorununda, Sabahattin Ali'nin neleri yenemediğini gösterir..
Ey gönül, acayip huyun/Boğazından geçmez tayın/Acır testindeki suyun/Aklıma nazlı yar gelir.

(SÜRECEK)

(Gelecek sayıda ÖYKÜCÜLÜĞÜMÜZDE BİR KİLOMETRE TAŞI: SABAHATTİN ALİ)



YANIKOĞLU II

HİZMETİNİZDE

YANIKOĞLU SÜPER MARKETİN İKİNCİ MAĞAZASI AÇILDI

(Eski Mavi Market)

baytak.gif (9634 bytes)

 

ismetbaytak@hotmail.com

bergamakuzeyege@hotmail.com

 

 

berg-int.jpg (4556 bytes)

 

cizgi1.jpg (425 bytes) cizgi2.jpg (579 bytes) cizgi3.jpg (545 bytes)

HER SALI GÜNCELLENİR