baslik1.jpg (7323 bytes)      

market2.gif (15838 bytes)


31 ARALIK 2001      SAYI: 439

baslik2.jpg (10108 bytes)

 Site İndeksi

Haberler

Köse yazıları

Politika kazanı

Kunye

Resmi telefonlar

Biraz Gülelim


İZLENİM

Recai Şeyhoğlu

SaBerİz
Bana sorulan hiçbir soru, "nerelisiniz?" kadar zor gelmiyor inanın.
Yanıtını vermekte öyle zorlanıyorum ki...
Ama yanıtsız da bırakmıyorum tabii...
-    SaBerİz, diyorum kısaca.
Fakat biliyorum ki Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde böyle bir şehir-kasaba da yok.
O halde SaBerİz neyin nesi?
Anlatayım.
SaBerİz hem var, hem yok!
Bilirsiniz, Gediz Ovası'nda altın gibi üzümüyle bilinen, yemyeşil bir kasaba vardır. Hani şu Lidyalılar'ın merkezi Sardes'e 9km uzaklıktaki, odun köftesiyle meşhur Salihli yani.
Bakırçay Ovası'nıb dünyaca meşhur pamuğunu üreten, dünyanın en eski yerleşim merkezlerinden Pergamon'u, şimdiki adıyla Bergama'yı da bilirsiniz kuşkusuz.
Ege'nin incisi, güzeller güzeli, İlkler Şehri İzmir'i de ona keza.
Bu üç şehir benim başım-gövdem-kollar ve bacaklarım gibi.
Hangisi başım, hangisi gövdem bilemiyorum.
Bildiğim tek şey, üçünün de benim dünyamda apayrı bir yeri oldukları...
Sevdalıyım üçüne de...Ayrım yapamıyorum.
Bu nedenle üçünün ilk harflerinden oluşan SaBerİzli'yim ben. Her parçamda SaBerİz var.
Hani şeker tek başına şeker, çikolata tek başına çikolata, kek tek başına kektir de itirazınız olmaz ya.... üçünün karışımı süpangile olur çıkar karşınıza da, ortaya çıkan bu nefis karışıma şeker, çikolata ya da kek diyemezsiniz ya, işte böyle bir şey SaBerİz.
SaBerİz bambaşka bir tatlı, pardon "şehir" benim evrenimde.

En güzel filmleri Arzu, İnci, Ege, ve Şehir Sinemalarında izledim çocukluk ve ilk gençlik yıllarımda. Yazlık sinemaları ile kim hatırlamaz Salihli'yi. İnci Sineması; perdenin hemen önündeki küçük küçük havuzları, şirin locaları, ve dört bir köşesindeki çiçekleri ile hala gözümün önünde. Türk filmi izlemek isteyenler buraya gelirlerdi.
Arzu'da avantür-macera ve erotik filmler, Ege^de ve Şehir^de ise kovboy filmleriyle gündemde olan filmler oynardı. Tarzan'ı sineması ise arabesk takılırdı. Arada bir de Fatma Girik, Arzu Tokay, Aysel Tanjur gibi şöhretli(!) dansöz ve şarkıcıları getirirdi.
Elli kuruşluk çiğdemle gitmeyi de asla unutmazdık sinemaya. Çerezcinin bolluğu Salihli'deydi. Kokoreççinin de...
Yaz geceleri oldum bitti hareketli geçer Salihli'de. Nişanı düğünü eksik etmez.
Hele Pazar günleri...
Grup grup pikniğe giderlerdi. Çamur Banyolar, Kurşunlu Kaplıcaları o, Demirköprü Barajı, Allahdiyer, Bozdağ, Gölcük, Pilavtepe Sırtları... ne kadar da düşkünler gezip tozmaya...
Kış mevsiminden aklımda kalanlar; bozacının sesi, kömür isi, "Gaste!" diye yaklaşan sesine kulak verdiğim Metin abi. Namı diğer Arap Metin...
O günlerde evimize her gün üç gazete girerdi. "Akşam, Cumhuriyet, Son." Yemeğe oturmadan önce benim görevim babama Çetin Altan'ı okumaktı. Hay gidi günler hay...
Gecenin onbirine doğru evimizin yakınından geçen otorayın sesiyle birlikte yatağa girmişiz. Ve her yatağa girişte anneme, babama ve üç kardeşime Allahın uzun ömür vermesi dileğiyle biten dualarım...
Önce Ferda'ya, sonra Almanyalı Zeynep'e asıldığım yıllar... ama aşkımdan Ferda'nın bihaber olduğu yıllar...
Koca koca parkların, bahçelerin, caddelerin, ve çınar ağaçlarının Salihli'si...
Şiir ikindileri'nin Salihli'si. Şiirin başkenti olan Salihli'm!..

Sonra bişr anda Pergaonlulaşıverdim.
Akropol'ünü, Asklepion'unu, Kızılavlu'sunu gördükçe hayranlığımın bir kat daha arttığı canım Bergama'm.
Sokaklarına, caddelerine ve insanına vurgun olduğum tarih kokan, aşkım Bergama'm. Raquel Welch ve Ornella Muti'yle yaşadığım lojmanda geçen bekerlık günlerim!..
Suyuna, iklimine, Kozak'ına kurban olduğum şehrim. Huzur bulduğum, dinlendiğim, üretttiğim, bir tanem Bergama'm. Yoksa ben burada mı doğdum Tanrım?!
Ama İzmir hep varoldu bende.

1965, 66 yazım hep Neco'yla geçti Kastelli'de.
Hey gidi günler hey! Nasıl da büyük bir istekle Naturzade Camisi'ne gidip dersler alırdık müezzin Mehmet Hoca'dan!
Dile kolay, bütün dilleri öğreniverdik kolayına. Tek lüksümüz sinemaydı. Her film değiştiğinde de ağlamaklı çıkardık gecenin geç saatlerinde Doğan Sineması'ndan.
Göksel Arsoy'un, Belgin Doruk'un, Orhan Günşiray'ın, Ayhan Işık'ın, Hülya Koçyiğit'in, Fatma Girik'in filmlerini kaçırmazdık hiç.
Kimi filmlerden sonra ağlamaktan kızarmış gözlerimizle evin yoplunu tutarken Namık abinin "Gene mi ağladınız lan!.." sözüyle biraz kendimize gelirdik.
838. sokağın yaşamımda apayrı bir yeri var.
Terzi Mehmet'i, Uzun Nuri'yi, Hacı Nine'yi, muhtar Aysel ablayı, doktorun ikiz kızlarını... unutamıyorum. kimbilir şimdi ne haldedirler..
Arap Fırını yakınındaki 848 Sokak 46 No'lu bina ise beynimin en kıvrımlı bir bölgesinde yaşıyor hala.
Çünkü orada elledim Cervantes'in Don Kişot'unu. Orada tanıştım Robinson Kruzeo ile. Demiryolu çocukları'nı, pinokyo'yu, Heidi'yi orada bağrıma bastım. Polyanna ile arkadaşlığımız orada kuruldu. Jul Verne'yi orada öğrendim.
Fazıl Hüsnü Dağlarca, Orhan Kemal orada çıktı karşıma.
Şiirin, masalın, romanın dünyasına orada girdim.
Çocuk kütüphanesi'ydi orası.
Kitaplarla arkadaşlığımın o günlere dayanması nedeniyle 1965 yazını en güzel yazım diye düşünüyorum.
Şimdi gene hergün önünden geçiyorum o kütüphanenin.
Giriş kapısının üstünde "Kültür Baksanlığı Merkez Çocuk Kütüphanesi "yazıyor. Eskiden ne yazıyordu anımsamıyorum.
Yanılmıyorsam sadece Çocuk Kütüphanesi yazılıydı.
Fakat kapı şu an zincirli. Tıpkı bir mahkum gibi. Bahçe viran. Boya badana yok. Kimi camlar kırık.
Sanırsınız ki Selçuklulardan kalma bir külliye. Oysa aynı binada kızım yedi yıl önce tiyatro dersleri alıyordu. Cıvıl cıvıl çocuk ve genç kaynıyordu bu bina.
Şimdi bomboş. Kırık yıkık ve dökük.
O binanın İzmir'deki tek vefalı dostu benim diye düşünüyorum. Çünkü her sabah "Günaydın Jül Verne, nasılsın Ali Babsa?" diye selam verircesine geçiyordum buradan.
Bir şey daha söyliyeyim mi..
Akşam vakti, iş dönüşünde ise bazen ağladığım oluyor. Evet, ağladığım oluyor!
Kültür Bakalığının görevi sorarım size adam mı ağlatmak!?

1969, 70, 71... kolej yıllarım.
Küçükyalı, Nokta, Kennedy Meydanı (Fahrettin Altay-Üçkuyular) üçgeninde geçen günlerim. Anımsadıkça tatlı düşlere daldığım yıllarım.
Hasan İnce'yle Jennifer'ın strip-tease yaptığı, Kordon'daki "Sibel'e" gidip bira içtiğmiz deli dolu yıllarımız. Jennifer'ın şemsiyeli figürlerine alık alık bakarken elimdeki birayı üstüme döktüğüm Sibelkolik günlerim.
Sabahın sekizinde açıp geç saatlerde kapattığım Dotek Kitapevi günlerim. Rahmetli Boris hristof’un iki sinema biletini uzatıp sevgilimle beni sinemaya gönderdiği '76 kışım.
"Biz vazgeçtik. Ayten'in başı ağrıyor" diye uzattığı bileti hemen kapışım ve Tijen'le rüzgar gibi sinemaya, oradan da sarmaş dolaş bir pastaneye..
Ne güzel günlerdi.
Üç yıl üstüste her Allahın günü öğleden sonraları iki öğrencimi alıp illa Agora'ya, Tilkilik'e, Arkeoloji ve Etnografya Müzesi'ne götürdüğüm, sonra da Hisarönü'nde ayran içtiğimiz o heyacanlı öğretmenlik günlerim.
İzmir'in kazan benim kepçe olduğum günler...
Maaşıyla ancak Vakko'daki kravatı alabilecek olan babalarının kaç ay çalışırsa Vakko'nun takım elbisesini alabileceğini düşündürmeye çalştığım o Altındağlı sevimli öğrencilerimle dolu dolu geçen yıllarım...
Güzelyalı'daki unutamadığım altı yılım...
Kah Eski As Sineması, kah Güzelyalı Parkı, kah Haşim Kanar'la sol kokulu muhabbetlerimiz...
Hele, Kültür Edebiyat Koluna baktığım Güzelyalı İlköğretim Okulu ile As Sineması'nda Konak Belediyesi Kültür Merkezi'yle ortaklaşa düzenlediğimiz "Söz-Şiir ve Müzikle Buluşma Geceleri"
Dopdolu geçen delişmen ruhlu Güzelyalı günlerim...

İzmir'in anısı, anıları kolayına unutulurmu hiç... Salihli, Bergama, İzmir!..
Sanki oğlum Salihli, kızım Bergama, torunum da İzmir.
Vazgeçmem zor her üçünden.
Bu nedenle dostlar SaBerİz'liyim ben.




YANIKOĞLU II

HİZMETİNİZDE

YANIKOĞLU SÜPER MARKETİN İKİNCİ MAĞAZASI AÇILDI

(Eski Mavi Market)

baytak.gif (9634 bytes)

 

ismetbaytak@hotmail.com

bergamakuzeyege@hotmail.com

 

 

berg-int.jpg (4556 bytes)

 

cizgi1.jpg (425 bytes) cizgi2.jpg (579 bytes) cizgi3.jpg (545 bytes)

HER SALI GÜNCELLENİR