baslik1.jpg (7323 bytes)      

market2.gif (15838 bytes)


29 EKİM 2001      SAYI: 430

baslik2.jpg (10108 bytes)

 Site İndeksi

Haberler

Köse yazıları

Politika kazanı

Kunye

Resmi telefonlar

Biraz Gülelim


İZLENİM

Recai Şeyhoğlu

İSRAF HARAMMIŞ
2000 yılının 16 Ağustos tarihli SABAH gazetesinde "Diyanet Vakfı'nın 120 bin dolarlık keyfi" başlıklı haberi dikkatimi çekti.
İçi bir Amerikan firması tarafından dizayn edilen ve deposu 60 milyon liraya dolan "Chevrolet Chvy One-GMS" marka otomobilin üç de fotoğrafı yer alıyordu haberde.
Anahtar teslim fiyatı 120 bin dolar olan bu otomobili ünlü popçu Tarkan masraflarına dayanamayarak satmış, türkücü İbrahim Tatlıses ise hala kullanmaktaymış.
Aracın içinde neler mi vardı... Televizyon, buzdolabı, yatak, video, lavabo, çift klima, dört kişilik yemek masası, özel aydınlatma sistemi, döner koltuklar...
Kısaca lüks, ama çok lüks bir otomobil. Öyle ki, stop ettiğinde içeriyi sıcak tutan tüplü sistemi bile var. Her şey düşünülmüş anlayacağınız.
İç dizaynını yapan Star Craft firması sadece bir şeyi unutmuş. Kütüphane!.. (Bu otomobili almak isteyenler anlaşılıyor ki kitapsız!..)
3 ton ağırlığındaki araç 5.7-V8 motora sahip.
Böyle bir otomobili sanırsınız ki bir sanayici, ihracatçı ya da tüccar kullanıyordur. Ya da ne bileyim bir müteahhit (yüklenici). Bilemediniz... Hiçbiri değil. Diyanet Vakfı Başkanı Mehmet Kervancı ve arkadaşları...
Hazretleri, su gibi benzin harcayan bu süper lüks minibüs ile hacca gidiyorlar! En masraflı araç ile hacca giden Din Adamları...
Tepkiler üzerine, Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu üyeleri şu yorumu yapıyor;
"Müslümanlıkta yapılmaması gereken konuların başında israf gelmektedir. İsrafın önlenmesi ve bundan kaçınılması konusunda çok sayıda ayet de vardır."
O halde...
Vakıf Başkanı mı yoksa arkadaşları mı Müslüman değil...
Milyonlarca Müslüman'ın parasını Müslüman olmayanlar yiyor mu diyeceğiz yani...
Yoksa, sadece Türkiye'dekiler mi böyle.
*
Geçiyoruz 2001 yılının 11 Mart tarihli HÜRRİYET'ine...
15. sayfada en üstte "Mekke'de olağan görüntü" başlıklı fotoğrafta bir ağıl ve önünde kesilip atılıvermiş on tane koyun görülüyor. Yanında da bir yazı... Şöyle "Hacılar tarafından açık alanlarda kaçak kesilen kurbanlar, Mekke'nin pek çok yerinde böyle ilkel bir görüntü yaratıyor. Aşırı sıcak altında etrafa kötü kokular saçan hayvanlar, bir süre bu şekilde üst üste yığılı şekilde bekletiliyor."
Görüntünün nasıl olduğunu tahmin edin artık.
Haberin ortasında bir büyük başlık: YAZIK!
"Suudi Arabistan'da yüzbinlerce kurban çöpe gitti."
Bu başlığın altında ise şunlar yazılı.
"Mekke, bu yıl yaklaşık 3 milyon Müslüman'ı ağırladı. 700 bin kurban İslam Kalkınma Bankası mezbahasında kesildi. Bunlar yoksul ülkelere gönderildi.
1,5 milyon hacı ise kaçak kurban kesti. Bunlar dozerlerle açılan çukurlara gömüldü. Çünkü Suudiler'in bu kadar eti saklayacak soğuk hava deposu yok."
Dünyanın değişik bölgelerinde bifteği, pirzolayı sofrasında görmeyen milyonlarca, milyarlarca yoksul varken, Suudi Arabistan'da çukurlara gömülen kurbanlık koyunlar...
Tonlarca et Afrika'daki aç insanlara gönderilmiyor. Nedeni de, bu işlem çok pahalı çünkü. Geriye, en kolay yolu seçmek kalıyor... Kumlara gömmek!..
Ve yerine getirilmesi gerekli bir görev olarak sadece kafaları kesilip ortalığa atılıveren milyonlarca hayvan! Etinden, derisinden yararlanılamadan kızgın çölün toprakları altına itiliveriyor.
Bizim Din İşleri Yüksek Kurulu Üyeleri ve din tüccarı şaklabanlar hala, "Külli müsrifinin haram" diye dursunlar.
Bütün bu olup bitenler Norveç'te olmuyor. İslamiyetin doğduğu topraklarda oluyor. Yoksa, yoksa... Suudi Arabistan mı İslam ülkesi olmaktan çıktı?
Sağ altta bir fotoğraf...
Ağaçsız, susuz, yeşilsiz bir coğrafya... Fotoğrafı tamamlayan başlık da şu: "Toplu Mezarlar"
Fotoğrafın altındaki yazıyı gelin birlikte okuyalım.
"Hijyen şartlarına uyulmadan, kaçak kesilen kurbanlar için, hastalık tehlikesine karşı önlem alınıyor. Suudi Hükümeti, soğuk hava deposu olmadığı için ziyan edilen bu hayvanları açılan toplu mezarlara gömüyor."
*
Suudi Hükümeti bu israfa dur diyemez mi, engelleyemez mi? Zor!
Belki de yaşamı boyunca bütün amacı hacı olmak için çalışıp didinen ve hacı olmayı başaran değişik ülke Müslümanlarına kurban kesmenin dışında bir yöntem önermeleri yüzyılların İslamına ters düşmek olacak, belki de sonu trajik biten gelişmelere yol açacak endişesi Mekke'yi bu düşünceden alıkoymakta... Çünkü 1400 yıllık geleneği değiştirmek olanaksız.
Din bilim değil ki sorasın, sorgulayasın...Üstelik "Dinde Reform" bile kafalarına yatmıyor zevatın.
Şükürler olsun ki, "Kurban kesme diye ibadet yoktur" diyen Hüseyin HATEMİ diye biri var. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin HATEMİ şöyle diyor haberin sol alt köşesinde:
" Hacda sadece o devrin şartlarında, yoksul hacılar güçlük çekmesin diye böyle bir kurbana izin verilmiştir. Kesilen kurbanlar kuma gömülüyorsa ya da atılıyorsa hiçbir ibadet değeri yoktur, aksine günahtır."
Sadece Nijeryalı, Malezyalı, İranlı Müslümanlara seslenmiyor sayın Hüseyin HATEMİ. Elazığlı, Mardinli, Urfalı, Maraşlı, Sivaslı Müslümanlar da dahil buna.
Sol üst köşede ise bir süre önce Hizbullah takımınca bıçaklanıp yaralanan Zekeriya BEYAZ'ın açıklamalarına yer verilmiş.
Türban konusunda, gerici-yobaz çevrelerin sözcüsü olarak değil de laik din adamları gibi düşünen ve televizyonlarda yaptığı konuşmalarla halkın beğenisini kazanan Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Zekeriya BEYAZ şöyle diyor:
" O bölgede yaşayan insanlar aç insanlardı. Hacca gidenler bu kurbanları hediye olarak götürür, etini dağıtırlardı. Günümüzde Suudi Arabistan'da fakir kalmadı. Bu hediye kurbanların götürülmesi haccın hikmetine aykırıdır. O kurbanlar Türkiye'de gecekondu bölgelerine gönderilmelidir."
Umarım böyle konuştu diye gene bıçaklamazlar Zekeriya Hoca'yı.
Keşke, "İnanç, demek ki israfa da götürebiliyor insanı." da deyiverseydi Zekeriya Hoca.
Boğazlanan ve toprağa gömülen kurbanlar aslında bilimsizliğin, düşünmemenin, sormamanın, mantıksızlığın ürünü.
Böylesi bir ortamda sabah akşam "İsraf haramdır" demenin doğruluk derecesi ne olabilir ki?
*
Gelelim İHLAS HOLDİNG'e ve TGRT'ye...
Şubat 2001'de 610 trilyon lirayla batan ve onca Müslüman'ın bel bağladığı bu müstesna Müslüman işadamlarının holdingi kendisine umutla bağlanan din kardeşlerine paralarını verecek mi bakalım?
Şarkıcı türkücü Seda Sayan'a, Seren Serengil'e, Gülben Ergen'e, TGRT'sinde milyarlarca lira maaş veren İhlas Holding Yönetim Kurulu Başkanı Enver Ören öyle hesaplı kitaplı biri ki film çeken Seren Serengil'in film setine helikopterle çikolata, baklava gönderiyor.
Doğum gününe teşrif ettiler diye aynı şarkıcı-türkücü takımına (ama bayan olanlarına) birer de jeep armağan ediyor.
Holding battıktan sonra ABD'ye kaçıp giden kardeşi Mücahit Ören de diğer bütün dolandırıcılar gibi ABD'den sesleniyor.
"Kimse panik yapmasın. Kaçmadım. İşlerimi düzene koymakla meşgulüm. Müşterilerimizin zararlarını ödeyeceğiz."
Kamuoyunda karanlık işlere bulaşmış, su gibi para harcayan, şaibeli işadamlarının kapatmalığını da yapmış bu şarkıcı takımının 40 milyar, 80 milyar gibi aylık ücretlerle bir Müslüman işadamının televizyonunda boy göstermesi karşısında nasıl oluyor da susuyor Müslüman din kardeşlerimiz, şaşıyorum vallahi...
Doğum gününe geldi diye, "Al sana bir jeep." İyi iş! Holdingin çaycısına, "Al sana bir gecekondu" demiş miydi acaba?
Dilini değiştirir mi hiç Enver abi... Eminim onlara da "İsraf haramdır" deyip duruyordur.
Egemen müslüman nüfusun terminolojisinde bu söz "amentü" gibi.
Kimbilir bu zihniyet belki de bu tip egemenlerin işçisine, memuruna biçtiği ücret politikasının özeti.
*
Yüzde doksan dokuzu Müslüman olan İslam ülkesi Türkiye'de Müslüman İşadamları, Müslüman Diyanet Vakfı Başkanı, Müslüman Başbakan, Müslüman Bakanlar, Müslüman Amir ve Müdürler; altındakilerden hep tutumlu olmalarını, israf haram olduğu için müsrif olmamalarını istiyor.
Cumhuriyetin yurttaşları açlık sınırında yaşıyor. Belli ki israfları yok. Belli ki müsrif değiller.
Ama dakika başı cami yapılıyor. İran'dakinden bile fazla.
Gereksinim mi? Yapılanlar dolup taşıyor mu?
Ülkeyi yönetenler akşam sabah dış gezide. İki koca uçakla Alaşehirli general yanına işadamı ordusunu alıp dünyanın öteki ucuna gitmişti. Türkiye için... Atatürk ve İsmet İnönü dışında hepsinin yaptığı aynı. Sürekli dış gezi... İnceleme, araştırma sözüm ona. Halktan da "tasarruf" isteme.
N'oldu...
Ortalık "Bana 100 gün süre verin", "iki yıl süre verin" diyen siyasiden geçilmiyor.
47 kez hacca gidip gelen, Kral Fahd'ın sarayında ağırlanan, dönüşte galon galon Zemzem Suyu getiren, kızını İstanbul'un en lüks otellerinden birinde evlendiren, limuzinle gezdiren, Batılılar gibi düğün töreni yapan, bayram tatillerini Antalya'da 5 yıldızlı otellerde aile boyu geçiren Necmettin Erbakan ve benzerleri servetlerini günden güne arttırırken tasarrufa davet edilen yığınlar günden güne yoksullaşmakta.
Turan Dursun aydınlatmaya çalışıyordu Türkiye'nin Müslümanlarını. Öldürdüler.
Aziz Nesin siyaset cambazlarını, din tacirlerini ve suskun Müslüman toplumu sözleriyle sarsıyordu.
Kral çıplak diyordu. Öldürmeye çalıştılar.
İlhan Arsel, Turan Dursun'un izini sürerek bir tabu olan Din'i sorguladı. Öldürülmeye çalışılıyor. Bunun için yurtdışında.
"Külli müsrifin haram" diyenler konuşuyor.
"Birlik beraberlik" diyenler konuşuyor.
"Vatan, millet, bayrak, ezan" diyenler konuşuyor.
Konuşuyorlar da ne oluyor?
Türkiye batıyor.
Sen de konuşsana ey halkım!
"İsraf haramdır" demeden ,"Ezan bayrak" demeden!
Bakalım n'olacak?



YANIKOĞLU II

HİZMETİNİZDE

YANIKOĞLU SÜPER MARKETİN İKİNCİ MAĞAZASI AÇILDI

(Eski Mavi Market)

baytak.gif (9634 bytes)

 

ismetbaytak@hotmail.com

bergamakuzeyege@hotmail.com

 

 

berg-int.jpg (4556 bytes)

 

cizgi1.jpg (425 bytes) cizgi2.jpg (579 bytes) cizgi3.jpg (545 bytes)

HER SALI GÜNCELLENİR