baslik1.jpg (7323 bytes)      

market2.gif (15838 bytes)


16 TEMMUZ 2001      SAYI: 415

baslik2.jpg (10108 bytes)

 Site İndeksi

Haberler

Köse yazıları

Politika kazanı

Kunye

Resmi telefonlar

Biraz Gülelim


GÖZLEM

kaya.jpg (2578 bytes)

Ali Kaya

Türk Edebiyatının Koca Çınarı
RIFAT ILGAZ'I
Yitireli Sekiz Yıl Oldu.

"Haziranda ölmek zor" diyor, Hasan Hüseyin. Sanki Temmuzda ölmek kolay mı Koca Ozanım! 93 Temmuzu başında, yaşamının henüz baharındaki gencecik fidanların; verimliliğin doruğundaki onca aydın insanın, yanarak yok olup gitmesi kolay mı!..
Ya, bu acılara daha fazla dayanamayan 82'lik bir Koca Çınar'ın, kahrından göçüp gitmesi... 1. Dünya Savaşını, Kurtuluş Savaşı'nı, Cumhuriyetin kuruluşunu çağdaş bir Ulus ve Devlet yaratma girişimlerini, daha çocukluğunda yaşamış bir adam, bir yazar RIFAT ILGAZ...Yerin doldurulur mu ki!..
Özgürlük ve aydınlık kavgasıyla geçmiş 82 yıllık bir ömür...
Sevgi ve saygı ile andığımız ASIM BEZİRCİ, en çok sevdiği dostuydu. Onun kaybından çok, öldürülüş biçimi etkilemişti sanıyorum. Bu acıya hasta yüreği daha fazla dayanamadı.
Sivas acısının hemen ardından gerçekleşen kaybı, gereği gibi değerlendirilemedi o yıl. Deyim yerindeyse "güme gitti". Şaşkınlığımızı bağışlamıştır umarım!
Rıfat ILGAZ, bir tek yapıtıyla bile "Dünya klasikleri" arasına girmeyi başardı. Eğer HABABAM SINIFI'nı Avrupa'da yazmış olsaydı: bu gün, dünya çocukları onu okuyacaklardı. Avrupa ölçeğinde bir dizi yapılabilseydi, dünya çocuklarından, çok daha büyük ilgi toplayabilecekti.
İlkokuldan üniversiteye kadar kaç sınıf var? Onbeş değil mi? Ama, bir de HABABAM SINIFI var..."SINIF", onun 1944 yılında altı ay hapis yattığı yapıtı. Sakıncalı görüldüğü için, öğretmenliği elinden alınan bir aydın. Onu sınıftan çıkaranlara, öyle bir sınıf armağan etti ki... İnek Şabanlı, Tulum Hayrili, Kalem Şakirli, Hafize Analı, Mahmut Hocalı bu sınıfı, hepimiz biliyoruz.
Hababam Sınıfı, adı sanı bilinmeyen bir çok genç yeteneği sinemaya kazandırdı. Okuduğumuz hangi sınıf, bu denli yeteneği ortaya çıkarabildi ki... İlhan Selçuk onun için: "O, ülkemizde bir kişi değil; bir kurumdur" diyor.
Nazım "hapiste yatacak olanlara bazı öğütler "şiirinde;" Düşmana inat / Birgün fazla yaşamak"demişti. O, bu inadı, yaşamı boyunca hep sürdürdü. Özgürlük arayışı RIFAT ILGAZ'a hep acı ve sıkıntılar getirmişti. Ama aynı zamanda onuru da beraberinde tabii.
O, hep "sınıfın" MİMLİ OZANI olarak yazdı. Yazdıklarının bedelini, mapus damlarında ödedi.
"Tek suçumuz, hür insanlar gibi konuşmak / Kitaplar suç ortağımız" demişti bir şiirinde. "Açların boyun büktüğü memlekette, kişi özgürlükten söz etmemeli" derken, memleketinden manzaralar çiziyordu. "Ses ol, ışık ol, yumruk ol" demişti; aydınları göreve çağırırken. "Sevdim, aldığım soluğu hak etmek için / Ama sevdim halkımca" derken, yaşama nedenini ortaya koyuyor. Yarınlardan beklentilerini de "Çetinceviz olsun evlatlarımız" diyerek özlemini ortaya koyuyordu.
Özgürlük ve aydınlık kavgasıyla geçmiş 1940'lardan alıp getirdiği, toplumcu gerçekçi meşaleyi, onurla taşıdı. Anlayışının gereği olarak da halkıyla içiçe oldu; bütünleşti RIFAT ILGAZ...
1948'de yayımlanan "YAŞADIKÇA" Bakanlar Kurulu kararıyla toplatılır. Yoksul insanlar; düzenin bozukluğundan hapse düşünler; düşünceleri dolayısıyla tutuklanan ilerici aydınlar; taşralı memurlar bu kitabın konularıdır. Yeni temalar da girer bu yapıta: Halk sevgisi, özgürlük özlemi, yaşama tutkusu, mapushane yaşamı, gelecek umudu gibi...
"...İnsanları alabildiğine sevmeyi / Bırakmazlar yanına / Böyle çekersin cezasını/ üç duvar bir kapı arasında;/ Onlardan ayrı / Böyle onlardan uzak / Yasak sana, boylu boyunca sokaklar / Bahçeler yalı kahveleri/ Dostlara şimdi mektup değil / Bir selam yasak!/ Kapılar demir sürgülü, çifte kilitli / Kapalı hürriyete giden yollar; İçerdeki, İçerde mahsun / Dışardaki dışarda....."
Kişisel ile toplumsal; yaşanılanla, düşlenen arasında bir denge kurduğu "İSTEKLERİMİ ANLATIYORUM" şirini 1961'de hastanede yazdı.
"...İnsanca birşeyler katalım sevgimize /Gecelerden birlikte çıkalım, iste misin?/ ışığı birlikte aramamız güzel olacak/ Yataklarda sıramı beklemekten usandım / Al götür, bırakma beni ölümle yüzyüze..."
1968 yılında yayımlanan "KARAKILÇIK" ta; köylülerin yoksulluk içindeki yaşamları halkın bilinçsizliği kurulu düzenin adaletsizliği anayasanın gerici güçlerce çiğnenişi: demokrasinin kanlı pazarın iç yüzü yaşamanın ve demokrasinin değeri belirtilir.
Dizelerde toplumcu inancın, eylemin coşkusu yansır. Bir yandan gençliğin özgürlük ve bağımsızlık yolunda gösterdiği çaba yüceltilirken, öbür yandan köşesine çekilmiş aydınları uyanışa çağrılır.
AYDIN MISIN?
"Kaldır başını kan uykulardan / Böyle yürek, böyle atar damar / Atmaz olsun../ ses ol, ışık ol, yumruk ol./ Karayeller başına indirmeden çatını / Sel suları/ Bastığın toprağı dönüm dönüm/ Alıp götürmeden büyük deniz-lere/ Çabuk ol..."
Ömür boyu iki iş tutmuş: Biri çocukları okutmak, ikincisi yazdıklarını çocuklara okutmak...



YANIKOĞLU II

HİZMETİNİZDE

YANIKOĞLU SÜPER MARKETİN İKİNCİ MAĞAZASI AÇILDI

(Eski Mavi Market)

baytak.gif (9634 bytes)

 

ismetbaytak@hotmail.com

bergamakuzeyege@hotmail.com

 

 

berg-int.jpg (4556 bytes)

 

cizgi1.jpg (425 bytes) cizgi2.jpg (579 bytes) cizgi3.jpg (545 bytes)

HER SALI GÜNCELLENİR