baslik1.jpg (7323 bytes)      

market2.gif (15838 bytes)


23 NİSAN  2001      SAYI: 403

baslik2.jpg (10108 bytes)

 Site İndeksi

Haberler

Köse yazıları

Politika kazanı

Kunye

Resmi telefonlar

Biraz Gülelim


GÖZLEM

kaya.jpg (2578 bytes)

Ali KAYA

BİR BAYRAM BİR ANI VE BİR YORUM


Yıl 1973, Aylardan Nisan... Baharın bereketli toprakları ilkbahar yağmurlarıyla ıslanmakta.. Rüzgarlar çiçekli dalları meyveye dönüştürmeye çalışıyor. Doğa yeniden yaşam bulmuş ve toprak ozon kokuyor!.
Daha şimdiden Cumhuriyetin 50. yıl hazırlıklarına başlanmış. 50 Yıl Lisesi, 50. yıl ormanı, parkı, caddesi veriliyor alanlara, salonlara... Cumhuriyet Bayramı uzak planda yakın plandaysa 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı var ve ilkokulların bulunduğu yerlerden acemice çalınan bando sesleri gelmekte...
Okulun Türkçe Öğretmeniyiz ya... Bir bayram, bir 10 Kasım konuşmasında farklı ses getirmiştik ya... Bu bayramı da bize yüklediler. "Yahu öbürlerini anladık da bu bayram ilköğretimin... İlköğretimden bir arkadaş konuşur benim bildiğim" dediysek de olmadı ihale yine bizim üzerimizde kaldı. 8 sayfalık okkalı, vurucu bir konuşma hazırlayıp koydum cebime. Bu metin önce Kaymakamın sansüründen geçmesi gerekirken, göndermedim. Kaymakam Bey açacak önüne yazını, alacak eline kırmızı kalemi, bazı yerlerin üstünü çizecek ve buraları yazından çıkar diyecek sana.. Hem konuş diyecekler, hem de güvenmeyecekler sana içinden ve kafandan geçenleri değil, kendi istemleri doğrultusunda yönlendirecekler seni ve kişiliğinle oynayacaklar.
Hep kaçtım, ortalıkta pek görünmeden hafta boyunca. Müdürün kapısının önünden hiç geçmedim aklına düşünüp de sormasın diye.. Son gün yakalandık. Konuşma metni gelmedi diye Kaymakamlıktan telefon gelmiş.
Müdür Bey bunca yıllık öğretmeniz. Ne diyeceğimizi bilmiyor muyuz biz.. Güvenmiyorlarsa konuşturmasınlar, niye bu sansür?.. Dedi "usul böyle" "Çıksın kendisi konuşsun öyleyse.. Hem her bayram konuşmak zorunda mıyım ben... "Ya başın ağrımasın sonunda; yaz bir şeyler gönder işte adet yerini bulsun. Şu saatten sonra kim okuyacak zaten" deyince ver oradan bir kağıt dedim. Cebimdekiyle hiç ilgisi olmayan bir iki sayfalık bir yazıyla yasak sandık:
"Meydanlarda birer tak/ Şöyle etrafına bak/ Geldi 23 Nisan/ Şah şak şak şak.. gibilerden suya sabuna dokunmadık hiç ve elimiz pis kaldı sizin anlıyacağınız..
Ertesi günü iskele meydanında.. Kürsüye çıktık. Zuladaki sayfaları çıkarıp bir politikacı edasıyla başladık içimizden geçtiği gibi konuşmaya.
Yıl 1973 demiştik ya Cumhuriyet'nin 50. yıl hazırlıkları başlamıştı ülke genelinde demiştik ya biz söze oradan girdik.
- Cumhuriyetimizin 50. yılına hazırlandığımız şu günlerde HALK EGEMENLİĞİ diyoruz. DEMOKRASİ diyoruz. Oysa bu halkın %80'i okuma yazma bilmiyor. Bilenler okuduğunu anlamaktan anlayanlar da yorumlamaktan aciz. Bilerek cahil bıraktığımız bu toplumu 4 yılda bir tahta sandığın başına gönderiyoruz. At'a, İt'e, Karga'ya, Tilki'ye, Koyun'a oy verdiriyoruz. Demokrasiyi böylece kurduğumuzu sanıyoruz.
Oysa bu halkın önce bilinçlendirilmesi gerekir.. Kime neye oy verdiğini bilmesi gerekir. Kendini yönetecek olanları bilinçle, daha iyi seçmesi gerekir. Demokrasi bilinçli toplumların işidir. Ancak o düzeye geldiğimizde ayağın yere sağlam basan demokrasinin temellerini atmış oluruz. Daha mutlu bir Türkiye, daha aydınlık bir Türkiye bilinçli bir toplumla oluşur ancak. Yarın çocuklarımızın yüzüne bakarken de utanmayız..." diye başlayan bu 23 Nisan konuşması 8 sayfa boyunca da aynı sertlikle ve aynı tonla devam edip gidiyordu...
Konuşmam dinleyenlerin hoşuna gitmiş alacak ki sık sık alkışlarla kesiliyor, onlar alkışladıkça ben daha da coşuyordum. Kendimi politikaya soyunmuş bir siyasi zannetmiştim adeta.
Konuşmamı tamamlayıp kürsüden inerken, mikrofonu elimden alan Belediye Çavuşu kulağıma eğilerek "Hocam; arka taraftan, balıkhanenin oradan eve git, birkaç gün de çalıma" dedi. "Niye ki ? dedim. Ortalığı karıştırdın, kafana sandalye attılar da havada yakaladık. Baksana çember içindesin. Baktım ki gerçekten de üniversiteli arkadaşlar kolkola girerek bir çember oluşturmuşlar arka tarafta kafama sandalye atan eski bir Adalet Partisi İlçe Başkanı "Öğretmen mi Politikacı mı bu adam? Ne biçim konuşuyor. Bir öğretmen böyle konuşamaz, alın elinden o mikrofonu diye bağırıp çağırmış olmayınca da oturduğu sandalyeyi kafama fırlatmış.
Sonra da Bakan Beye telefonlar telgraflar çekerek. "Burada bir öğretmen var. Parti Başkanı gibi konuşuyor. Bu adamın derhal görevine son verilmesi ya da en erken bir zamanda buradan alınması gerekir" demişler...
Araya yaz tatili girdi gelen giden olmadı. 10 Kasım'da biz bir daha estik yağdık ve belki de Türkiye'de ilk defa bir 10 Kasım da dinleyenlerden alkış aldık. Bu da tuz biber oldu üstüne. Bir sarı zarf ulaştı birkaç ay sonra elimize .
"Gereken lüzum üzerine Manisa ilinin Salihli İlçenin Adala kasabasına nakliniz uygun görülmüştür..." Eşim ve bir yaşındaki kızım Dikili'de kaldı. Aldık valizi gittik. ADALA'YA.. Oysa Anayasanın ilgili hükmü "Aile kutsal bir kurumdur, parçalanamaz ve aile bütünlüğü devletçe korunur" diyordu.. Olsun Anayasa bir defa delinmekle bir şey olmazdı ya ..Yollar da yürümekle aşınmazdı... O yollardan biz çok gittik geldik, tam 2 yıl gerçekten de yollar bir türlü aşınmadı ama ayakkabımızın altı delindi.. Varsın olsun yüreğimiz sağlam ya!..

Okuyucuya not:
Bu yazı kendimi anlatmak, kendimden söz etmek için yazılmadı.. Her Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımızda aklıma gelir o olay ve o konuşma..
Aradan 28 yıl geçti. O günden bu güne değişmedi pek bir şey.. Anayasamız kaç kez delindi.. Anayasaya aykırı kaç yasa çıktı çoğunluğu hukukçu olan o meclisten ve Çankaya Köşkü'nden geri döndü. Anayasaya aykırı diye.. Yüzleri bile kızarmadı aykırı yasa çıkaranların. Kıyımlar, sürgünler eskisi gibi olmasa da hala sürüyor. Gencecik insanlar Ölüm Orucunda ve hantal yönetim vurdum duymazlık içinde..
Daha dün bir öğretmen arkadaşla konuştum. Menemen'de son memur eylemlerine katıldıkları için dört idareci aile bütünlüğü parçalanarak birini Karaburun'a, birini Kiraz'a diğerlerini de ulaşımı en güç olan ilçelere öğretmen olarak sürgün etmişler. Demek ki bu kafa hala o kafa, devran yine o devran ve başımızda hala parlamenter padişahlık.



YANIKOĞLU II

HİZMETİNİZDE

YANIKOĞLU SÜPER MARKETİN İKİNCİ MAĞAZASI AÇILDI

(Eski Mavi Market)

baytak.gif (9634 bytes)

ismetbaytak@hotmail.com

bergamakuzeyege@hotmail.com

 

berg-int.jpg (4556 bytes)

 

cizgi1.jpg (425 bytes) cizgi2.jpg (579 bytes) cizgi3.jpg (545 bytes)

HER SALI GÜNCELLENİR